Aydın
Kime denir?
TDK
Sözlüğü;
Öğrenimi, bilgisi ve görgüsü olan kimse.
İlber
Ortaylı;
Dünyaya,
atalarından devraldığı değerlerle veya tartışmasız bir tavırla değil, kendi
kavram ve araçları ile bakan kimse.
Emre
Kongar;
Aklı
ve bilgisi ile, toplumuna öncülük eden kişi... Aydın,
evrensel olarak her şeyi sorgular. Türkiye'de ise her şeyi sorgulamak aydın
olmak değil, ancak "hain" olmakla olanaklıdır.
Prof. Dr. Ali Demirsoy, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi’nden emekli
bir öğretim üyesi.
Yıllardır amfilerde; ders,
konferans verdiği salonlarda, sunumlarının sonunda:
- Bana Türkiye’de yaşayan üç
aydının adını verebilir misiniz? diye tek bir soru
sorarmış dinleyicilerine.
“İnanın bana bu güne kadar
hiçbir salonda bana 3 aydın adını birbiri arkasına söyleyen biri çıkmadı”
diyor.
Aydın olmanın olmazsa olmaz
koşullarından biri de "özgür ve bağımsız düşünmektir".
O zamandan beri aydın
kavramının, ait olduğu toplumun yapısına bırakılmaksızın, ayrı bir nitelik
olarak incelenmesi gerekir.
Mitolojiye göre, yakın
zamanlarda bulunan Sümer yazıtlarına göre Mezopotamya'da yaşadığı bilinen bir
topluluğa Tanrı bir gün, tufan olacağını bildirmiş. Bu uyarıyı ciddiye alan tek
insan (Sümer yarı tanrısı Zisudra) olmuş ve yaptığı
büyük bir gemiye, her hayvandan birer çift alarak, tufanda kendi ailesinin ve
bu hayvanların dölünün korunmasını sağlamış.
Uyarıyı ciddiye almayanlar da
sulara gark olmuş...
* Dogmatik (koşullanmış) duygulardan kurtulmuş ya da
kalıtsal olarak bu yapıda olmayan,
* yeniliklere açık olan,
* bir sorunun nedenini araştıran, bilgi toplayan,
* öğrendiklerini çevresindekilere yaymaya çalışan ve
onlarla paylaşan,
* düşüncelerini özgürce savunan, baskıcı ve çıkarcı
idari sistemlere karşı uygarca ve cesurca karşı koyabilen,
* toplumun çıkarı için kendi çıkarlarından ödün
verebilen, edindiği bilgiler ile doğru varsayımlar kurabilen ve yargıya ulaşan,
* yeni bilgilerin ışığı altında kazanmış olduğu eski
ya da yanlış düşünce ve tavrını değiştirebilen,
* başka insanların yanılgılarına da hoşgörülü olabilen,
...
kişi,
aydın olarak nitelendirilebilir.
Dokuz yıl önce vefat eden
“Türk aydını” Atilla İlhan, bu özelliklere sahip birisi idi.
Bilgisini sadece kendisine saklayan bir hekimin,
bilgisini üstünlük kurmak için kullanan bir politikacının, çıkar sağlamak için
çağdışı öğretileri devam ettirenlerin, kendini doğrudan ilgilendirmeyen
konularda fikir ve bilgi edinmeye çaba göstermeyenlerin ve insan soyunun
geleceğini ve çeşitliliğini tehlikeye düşürecek her türlü eyleme destek
verenlerin, kazanılmış kültürel aydınlığı karanlığa çevirenlerin aydın olarak
nitelenmesi düşünülemez.”
Çok uzun seneler havacılık
içerisinde aktif olarak bulundum. Çok kıymetli, güçlü, yerli ve yabancı
insanlar ile çalıştım. Hepsi sahalarında bilinen ve tanınan isimlerdi.
İçlerinden sadece birisi için “aydın” tanımını kullanabilirim.
Şimdilerde ise özgeçmişlerine
hayran olabileceğiniz onca kişi, dahil oldukları
kamplar çerçevesinde isim ve kariyer yapıyor. Ne zeki ve yaratıcı isimler
biliyorum, hayalleri bir devlet kuruluşunun vereceği cevaba bağlı. Onaya gönderdiği
buluşun takdir edilmesi ve belgelenmesinden başka dileği kalmamış.
“Biz yaptık” felsefesi sadece
tarafgillerin yararlanacağı bir hareket sahası olmuş. Ne yaptık desek, mutlaka
bir eksik ya da yanlışı çıkıyor ve sevincimiz kursağımızda kalıyor. Bunun bir
nedeni olmalı. Birileri bunları sorgulamalı. Yoksa neden emsallerinden 10 kg
daha ağır “üçlü koltuk” üretecek, sonra da ucuz olmasına rağmen neden kimse
almıyor? diye sorasın. Her atılım heyecan yaratırken,
sen yaratıcı olamıyor ve etrafına yararlı olabilecek hiçbir şey üretemiyorsan,
bu işi yabancılar yapar diyerek yuları çamurdan! bir
yabancıya veriyorsan, ne sen, ne de etrafındakiler “aydın” ve/veya “aydınlık”
değilsiniz.
Havacılık görevlerim
içerisinde, her iki kamu kuruluşundan “yaratıcı çözüm” bulup bu kurumların
saygınlığına yaptığım katkıdan dolayı cezalandırılmış birisi olarak bu gün
içinde bulunduğumuz durumun geleceği için söz söylenecek hiçbir şey
bulamıyorum. Eskiler “görünen köy kılavuz istemez” demişler. Hala görüyoruz ama
hiçbir şey yapmıyoruz. (2010’dan
günümüze)
1- Yetisiz Yolcu Hakları (1041)
Bu hak konusunda elle tutulur hukuki bir gelişme yok.
2- Uçak ve Bayrak (1042)
Bu kanun gereği yeni kurulan bazı şirketler dışında kimse kanuna uygun
davranmadı.
3- Talpa ve Hava Hukuku (1043)
Talpa 12.10.2011 tarihinde
bir çalıştay düzenledi. Pilot kontratı hakkında
‘Sonuç ve Teklifler’ bölümünde hiçbir şekilde kontrat iyileştirmesinden
bahsedilmemekte.
4- Zıtlık Çelişkisi – Paradiction (1045)
ICAO Doc.8335 ile ilgili yapılması gerekenler
hakkında bu güne kadar önemli bir gelişme sağlanamadı.
5- Kural Dışı Host ve Hostes! (1046)
Bu konuda bir arpa boyu yol aldığımız söylenemez.
6- Havacılık ve Analiz (1048)
Hukuki düzenlemelerdeki kargaşanın önüne hala geçemedik.
7- Hukuk ve Tanım (1103)
Tanım konusunda hala emekleme devresindeyiz.
(Bu arada VocaTurk. Ed.5 yayında.)
8- NGAP – Havacılığın Gelecek Nesil Profesyonelleri (1110)
2011 sonuna kadar tamamlanması gereken TASK FORCE WORK PROGRAMME kapsamında
bir gelişme duymadım, göremedim. Sahi bu konuda Task Force oluşturuldu mu?
9- Türk Bayrağının Rengi (1132)
Hala Türk Bayrağının rengi hakkındaki kanun düzenlemesi yapılmadı.
10- Kuraldışı Yolcu ve Yönetmelik (1142)
ICAO Cir.288 Bölüm 2 örnek alınarak henüz bir
düzenleme yapılmadı.
Yine
de mevcut yasalara uyma zorunluluğumuz yok.
Aslında Bu görüldüğü kadar kötü bir şey değil, bulaşınca öldürüyor . Zaten Bu görüldüğü kadar kötü bir şey değil. Tabii ki bulaşınca öldürüyor. Yine de Ebola o kadar da kötü değil, bulaşınca öldürüyor.
Amman
kendinize dikkat edin.
Aradan
nerede ise 5 sene geçmiş ben bu eksiklikleri yazalı.
Havacılık
böyle bir şey.!
Bir
bulaştınız mı, sonunuzu Allah hayreylesin.
Yoksa
sizleri ben bile kurtaramam.!
141020