Ignorance is Bliss
From Thomas Gray's poem, Ode on a Distant Prospect of Eton College (1742): "Where
ignorance is bliss, 'tis folly to
be wise."
Havacılık,
tarihimizde her girişim, hep başladığı an bitirilmiş.
Hazarfen anında Cezayir’e sürülmüş
(1626?).
Lagari Hasan Çelebi de anında
Kırım’a gönderilmiş (1633?).
Of’lu Veli Dreko
ise şanslıydı. Hükümet çalışmalarını durdurdu (1700?).
Yakın
tarihi zaten biliyorsunuz.
Tüm
bunlar, insanımıza şunu öğretti.
“Sana
denileni yap, icat yapma!”
Hafızalardan
silinmeyen o meşhur söz:
"Bu
memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz
getiririz, size ne oluyor?"
II.ci Dünya savaşı sonrası halk
için biçilen görevin tanımı vardı.
“İlk Adım” yazımda
o devirde nasıl bir itaat ve sadakat beklendiğini meşhur “Garcia’ya
Mektup” konusunu anlatarak aktarmıştım.
Özetle,
Elbert Hubbart'ın Garcia'ya Mektup adlı yaklaşık yüz sene önce "Philistine" adlı aylık bir derginin 1899 Şubat
sayısında yayımlanan makalesi tarihin en fazla okunan makalesi olma özelliğini
taşır.
Hubbart'in "Garcia'ya
Mektup"undan etkilenen ilk kişi, New York Merkez Demiryolu İşletmesi
yöneticilerinden George Deniels oldu. "Garcia'ya Mektup"u beş yüz bin adet bastırdı ve
"Bu çavuşu örnek alınız" ön yazısıyla işletmenin tüm çalışanlarına
dağıttı.
"Garcia'ya Mektup"un varlığı, kısa bir süre sonra Rus
Demiryolları Genel Yönetmeni Prens Hilakoff'un kulağına
ulaştı. New York Merkez Demiryolu İşletmesi çalışanlarından birinden sağlanan
"mektup"un bir kopyasını okuduktan sonra Prens Hilakoff,
bunun Rusça'ya çevrilmesini ve Rus Demiryolu
Şirketi'nin tüm çalışanlarına dağıtılmasını emretti.
"Garcia'ya Mektup", demiryolu işçilerinden, Rus Ordusu
mensuplarının eline geçti. Erler arasında elden ele dolasan mektubu Ordu
Komutanları okuyunca, mektubun "resmileştirilmesine" ve tüm ordu
mensuplarına dağıtılmasına karar verdiler.
Japonlarla
başlayan savaş için cepheye giden Rus askerlerin tümünün üniformalarının
ceplerinde "Garcia'ya Mektup"un bir kopyası
bulunuyordu.
Japonlar,
savaşta tutsak aldıkları Rus askerlerin tümünün ceplerinden çıkan "Garcia'ya Mektup"u görünce bunu ciddi bir incelemeden
geçirdiler.
"Mektup"
Japoncaya çevrildi ve bunun, "Tutsak alınan tüm Rus askerlerin ceplerinde
bulunduğu" haberiyle birlikte Japon İmparatoru'na sunuldu.
"Mektup"tan imparator da etkilendi ve birer kopyasının Japon
Hükümetinin tüm üyelerine dağıtılmasını emretti. Tüm Japon Bakanlar, "Garcia'ya Mektup"u çoğaltıp, kendi bakanlık örgütünde
görevli tüm çalışanlara gönderdiler.
Halk
sormayacak, düşünmeyecek, kanaat edecek ve en önemlisi itaat edecekti.
Devletlerin
halktan bekledikleri “hizmet” anlamında bu teğmen hep örnek gösterilmiş,
itaatkâr olmanın fazileti ön plana çıkarılmıştır.
“Garcia'ya mektup götürecek kişilere gereksinimimiz var. Hem
de en kısa sürede, her yerde ve her zaman...” diyerek, bizlerin düşünmeden,
yaratıcılıktan uzak, verilen görevi yerine getiren ruhsuz birer köle olmamız
istenmektedir.
Bknz: İlk Adım
Kendimi
bildim bileli ortada hep bazı kurallar dolaşır ve kimse kafa yormaz.
Nerden
çıktı bu, neden böyle, kim demiş? diye de sorgulamaz!
Belki
sorgulanır diye 2008 Ocağında bir yazı yazdım. Hatta yazı bile değil, bir
araştırma.
Hangi
şirket ne yapmış, ne uyguluyor.
Okuyanlar
oldu doğal olarak ama kimse üstlenmedi. Kimse neden? diye
sormadı.
Çok
basit. O kadar şartlanmışız ki, kural ile yasayı ayırt edemiyoruz, sadece
öğrenmeye çalışıyor, uygulama için hiç kafa yormuyoruz.
Yazılması
zorunlu olan El Kitaplarını bile “kopyala-yapıştır” yöntemi ile oluşturuyor,
sadece yenilik ya da değişiklikleri ilave ediyoruz.
Bir
Part-A, 900 sayfa kadar olabiliyor. Gavur! ise yazmış, nerden baksan en
fazla 300 sayfa.
Daha 80’li senelerin sonu, 90’lı
senelerin başı. Bir
profesör, ilk Türkçe “Kalite” kitabında bir yöntem! olarak
“Orijinal” damgası ve “Kontrollü Kopya” tabirinden ve nasıl kullanılması
gerektiğinden bahsediyor.
Biz
havacılar ise bunun nasıl olduğunu ve olması gerektiğini zaten biliyoruz
(Kalite’de
“geçerli” olma şartı, 6 temel, 3 de tercih kuralı ile sağlanır.)
Yine
de havacılığa geçiş yapan “taze” mühendisler, okulda da böyle okumuş olacaklar
ki, bu saçmalığı havacılıktaki el kitaplarına da sokmaya çalıştılar. Elbette
doğruyu öğrendiler ama o günler, düşünmeden yapılan yanlışların, uygulamaların
nedenlerini gizleyemedi.
Araştırmayan,
sorgulamayan ve en kötüsü üzerinde “düşünmeyen” bir nesil şu an çoğunlukta.
Sadece Kur’an da 64 ayet “aklını kullanma ve düşünme”
üzerinedir.
Peki aklımızı nasıl
kullanmalıyız?
Bilgi,
yaşamdaki en değerli, ama bir o kadar da en tehlikeli kavramdır.
Bu
güne kadar buluşların hepsi “insanlığa armağan” olarak ortaya çıkmış ve/fakat
insanlığın sonunu da hazırlamaktan geri kalmamıştır.
İşte
sırf bu nedenle “bilmemek mutluluktur” deyimi kullanılmaktadır.
Mutluluk
aslında bilmemek değil, sorumluluktan kaçmanın tanımıdır.
Bilen
kişi doğru karar verebilir ama bunun da gözle görülmeyen zararı vardır.!
“Acele
karar vermeyin.
Hayatın
küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar;
aklın durması halidir.
Karar
verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna
rağmen akıl, insanı daima karara zorlar.
Çünkü
gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.
Oysa
gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir
kapı kapanırken, başkası açılır.
Bir
hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu
görürsünüz.”
Lao Tzu
Gelişmek
tehlikeli olabilir de olmayabilir de. Bu tamamen kişiye bağlıdır.
Kişi
ise, neyse o dur.!
Olduğun
gibi görün. Ve göründüğün gibi ol
Sevmiyorsan
eğer... Sever gibi yapma
Çevrene
önerilerde bulun
Asla
hükmetmeye kalkma
İnsanları
yargılarsan
Onları
sevmeye zamanın kalmaz
Apollon
Tapınağı - M.Ö. ~300
Havacılığın
gelişmesini engelleyenler, bizlerin göz yumması ile başarılı oldular.
“Devrim
arabaları” filminde kullanılan şu söz, günümüzde bile hatırlanır.
“Türkiye
de hiçbir başarı cezasız kalmaz!”
Bizler
doğru eğitim ile düzgün kişilikli öğrenci yetiştiremediğimiz sürece mutlaka
engeller önümüze çıkarılacaktır.
Bu
nedenle Cumhuriyetimizin sağlam ve güvenli ellerde yaşaması, bilgi ile
sorumluluğun getireceği mutluluğun paylaşımı ile çoğalacaktır.
İnsanları
yargılama yerine sevmeyi öğrenmek ile öğretmeyi başarmalıyız.
141028