KARAKTER..!

APH-2436

Yıl 1917. İngiliz General Stanley Irak'ta bir çobana rastlar. Çevirmen aracılığı ile çobana;

“Eğer sürüdeki köpeğini öldürürse, ona yüz sterlin vereceğim” der.

Tabi ki, çoban için köpek çok kıymetlidir; sürüyü sevk ve idare eder, kurtlara karşı korur ama teklif edilen para da o gün için çok büyüktür. Bunun üzerine çoban, köpeği yakalayıp, generalin önünde keser.

General bu sefer de çobana der ki:

- Eğer köpeğinin derisini yüzersen, yüz sterlin daha veririm.

Çoban köpeğinin derisini de yüzer. General çobana der ki:

- Köpeği parçalara bölersen, yüz sterlin daha veririm.

Çoban onu da yapar. General parayı verip oradan ayrılırken çoban General'in arkasından seslenir;

- Yüz sterlin daha verirsen, köpeği yerim..!

General, “Asla!” der. “Ben sizin değer verdikleriniz hakkındaki karakterinizi öğrenmek istedim. Para için, yoldaşını, yardımcını ve senin için çok kıymet ifade eden köpeğini kestin, yüzdün ve parçaladın. Eğer bir yüz sterlin daha verseydim onu yiyecektin de..! Benim ihtiyaç duyduğum ve öğrenmek istediğim senin karakterindi”. General yanındakilere dönerek der ki:

“Bu karakterde fazla insan olduğu müddetçe, korkmayın..!

Bugünlerde toplumumuzda, siyasette ve medyada şahsi menfaati için, değil köpeğini, milletinin etini, istiklalini ve istikbalini yemeye can atan nice alçak kimseler var..!?

Bunlara karşı uyanık olmak çok önemli. Allah, bizleri ve bu ülkeyi bu tür karaktersizlerin daha fazla şerrinden korusun...

Türkiye öyle verimli bir yer ki, ottan fazla hain yetiştiren bir ülke haline getirildi...

Kamran İNAN..

- / -

Bir şaka olarak, sınıf arkadaşlarından birinin sırtına “𝗜'𝗺 𝗦𝘁𝘂𝗽𝗶𝗱” yazılı bir kağıt yapıştırırlar ve sınıfın geri kalanından da bunu çocuğa söylememeleri istenir.  Öğleden sonra matematik dersi başladığında öğretmenleri tahtaya zor bir soru yazar. Sırtında etiketi olan çocuk dışında kimse soruyu yanıtlayamaz. Açıklanamayan kıkırdamalar arasında çocuk tahtaya doğru yürür ve problemi çözer. Öğretmen sınıftan onu alkışlamalarını ve sırtındaki kağıdı çıkarmalarını ister ve ona şöyle der:

“Görünüşe göre sınıf arkadaşınızın sırtınıza yapıştırdığı kağıttan haberiniz yok.” Sonra öğretmen sınıfın geri kalanına bakıp şunları söyler:

“Size bir ceza vermeden önce, size iki şey söylememe izin verin:

Birincisi, Hayatınız boyunca insanlar ilerlemenizi durdurmak için üzerinize birçok kötü söz içeren etiketler yapıştıracaklar. Sınıf arkadaşınızın kağıttan haberdar olsaydı, soruyu cevaplamak için ayağa kalkıp tahtaya gelmezdi.

İkincisi, aranızda ona sırtındaki yazıdan bahsedecek sadık, güvenilir ve onu gerçekten önemseyen bir arkadaşı olmadığı da açıktır. Kaç arkadaşınız olduğu önemli değildir, önemli olan arkadaşlarınızla paylaştığınız sadakattir.

Başkalarının size verdiği etiketleri dikkate almayın, övgüler hep sahibine gider.!

- / -

Ayın dünyadan uzaklığını bilmemek 'tehlikesiz cehalet' dir. Bunu bilmemenin 'tehlikesi yoktur'.

Ama önünüzdeki çukuru göremezseniz, bu 'TEHLİKELİ CEHALET' olur. Çukura düşer ve kurtarılmayı bekleyerek debelenirsiniz. Belki birisi sesinizi duyar ve sizi kurtarır ama artık siz kendinizi onun sizi kurtardığı duygusundan kurtaramazsınız. Eğer o çukurdan kendi gücünüzle çıkabilirseniz özgüveniniz artar. Bağımlılıkla bağımsızlık arasındaki fark kısaca budur.

Durumunuzu bilirseniz belki kendinize yardım edebilirsiniz ama başkasının kolunda yürürken kendinizi bağımsız sanırsanız, işte bu 'TEHLİKELİ CEHALET' dir.

Atatürk'ün büyük hedeflerinden birisi 'bilince yönelik çağdaş eğitim' idi. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü o’nundur. Bugünün siyasal iktidarı için geçerli eğitim hedefi bütünüyle değişmiştir. Siyasal iktidarın eğitim hedefi, 'inanca yönelik sermayenin hizmetine uyarlı insan gücü yetiştirmek' dir. Din temelli toplumun eğitim amaçları her yolla devreye sokulmaktadır. Bunu görmemek, görüp de kabul etmek, kabul edip de bu durumu 'demokrasi sanmak' 'TEHLİKELİ CEHALET' dir.

Demokrasi, bütünüyle bir kurallar ve kurumlar politikasıdır. Demokrasinin temeli laikliktir.

Laikliğin temeli dindar-dinsiz ayrımı yapmamaktır. Laiklik olmazsa yurttaş eşitliği olmaz. Yurttaş eşitliği olmazsa demokrasi olmaz. Bunu bilip de bilmezden gelmek, bunu bilip de görmezden gelmek, 'TEHLİKELİ CEHALET' dir.

'TEHLİKELİ CEHALET', farkına varmadan bu tuzağın içine düşüp eğlenmektir.

Bunu bilip de bilmezden gelen, görüp de çıkar sağlayanlar, sonra da 'işte özgürlük budur' diyenlerse toplumun asıl belalarıdır.

Bilmemiz gereken budur.

Görmemiz gereken budur.

Anlamamız gereken budur.

Mücadelemiz de bu olmalıdır...

Prof. Dr. Erdal ATABEK

Bir yerde bir sorun vardır. O sorundan o gün derhal kurtulmak için akla gelen en kolay ve en hızlı çözüm uygulanmıştır. Ama zaman geçer ve o çözüm yeni sorunlar yaratır. Yeni sorunları da aynı mantıkla çözerseniz, doğal olarak aynı sahne bir süre sonra tekrar eder.

Bu döngünün süreklilik arz etmesidir “geri kalmışlık” ve kök nedeni de plansızlıktır.

Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.!

https://servetbasol.com

240829