KARAKTER..!
Yıl
1917. İngiliz General Stanley Irak'ta bir çobana
rastlar. Çevirmen aracılığı ile çobana;
“Eğer
sürüdeki köpeğini öldürürse, ona yüz sterlin vereceğim” der.
Tabi
ki, çoban için köpek çok kıymetlidir; sürüyü sevk ve idare eder, kurtlara karşı
korur ama teklif edilen para da o gün için çok büyüktür. Bunun üzerine çoban,
köpeği yakalayıp, generalin önünde keser.
General
bu sefer de çobana der ki:
-
Eğer köpeğinin derisini yüzersen, yüz sterlin daha veririm.
Çoban
köpeğinin derisini de yüzer. General çobana der ki:
-
Köpeği parçalara bölersen, yüz sterlin daha veririm.
Çoban
onu da yapar. General parayı verip oradan ayrılırken çoban General'in
arkasından seslenir;
-
Yüz sterlin daha verirsen, köpeği yerim..!
General,
“Asla!” der. “Ben sizin değer verdikleriniz hakkındaki karakterinizi öğrenmek
istedim. Para için, yoldaşını, yardımcını ve senin için çok kıymet ifade eden
köpeğini kestin, yüzdün ve parçaladın. Eğer bir yüz sterlin daha verseydim onu
yiyecektin de..! Benim ihtiyaç duyduğum ve öğrenmek
istediğim senin karakterindi”. General yanındakilere dönerek der ki:
“Bu
karakterde fazla insan olduğu müddetçe, korkmayın..!”
Bugünlerde
toplumumuzda, siyasette ve medyada şahsi menfaati için, değil köpeğini,
milletinin etini, istiklalini ve istikbalini yemeye can atan nice alçak
kimseler var..!?
Bunlara
karşı uyanık olmak çok önemli. Allah, bizleri ve bu ülkeyi bu tür
karaktersizlerin daha fazla şerrinden korusun...
Türkiye
öyle verimli bir yer ki, ottan fazla hain yetiştiren bir ülke haline
getirildi...
Kamran
İNAN..
- / -
Bir
şaka olarak, sınıf arkadaşlarından birinin sırtına “𝗜'𝗺 𝗦𝘁𝘂𝗽𝗶𝗱” yazılı bir kağıt
yapıştırırlar ve sınıfın geri kalanından da bunu çocuğa söylememeleri istenir. Öğleden sonra matematik dersi başladığında
öğretmenleri tahtaya zor bir soru yazar. Sırtında etiketi olan çocuk dışında
kimse soruyu yanıtlayamaz. Açıklanamayan kıkırdamalar arasında çocuk tahtaya
doğru yürür ve problemi çözer. Öğretmen sınıftan onu alkışlamalarını ve
sırtındaki kağıdı çıkarmalarını ister ve ona şöyle der:
“Görünüşe
göre sınıf arkadaşınızın sırtınıza yapıştırdığı kağıttan
haberiniz yok.” Sonra öğretmen sınıfın geri kalanına bakıp şunları söyler:
“Size
bir ceza vermeden önce, size iki şey söylememe izin verin:
Birincisi,
Hayatınız boyunca insanlar ilerlemenizi durdurmak için üzerinize birçok kötü
söz içeren etiketler yapıştıracaklar. Sınıf arkadaşınızın kağıttan
haberdar olsaydı, soruyu cevaplamak için ayağa kalkıp tahtaya gelmezdi.
İkincisi,
aranızda ona sırtındaki yazıdan bahsedecek sadık, güvenilir ve onu gerçekten
önemseyen bir arkadaşı olmadığı da açıktır. Kaç arkadaşınız olduğu önemli
değildir, önemli olan arkadaşlarınızla paylaştığınız sadakattir.
Başkalarının
size verdiği etiketleri dikkate almayın, övgüler hep sahibine gider.!
- / -
Ayın
dünyadan uzaklığını bilmemek 'tehlikesiz cehalet' dir.
Bunu bilmemenin 'tehlikesi yoktur'.
Ama
önünüzdeki çukuru göremezseniz, bu 'TEHLİKELİ CEHALET' olur. Çukura düşer ve
kurtarılmayı bekleyerek debelenirsiniz. Belki birisi sesinizi duyar ve sizi
kurtarır ama artık siz kendinizi onun sizi kurtardığı duygusundan
kurtaramazsınız. Eğer o çukurdan kendi gücünüzle çıkabilirseniz özgüveniniz
artar. Bağımlılıkla bağımsızlık arasındaki fark kısaca budur.
Durumunuzu
bilirseniz belki kendinize yardım edebilirsiniz ama başkasının kolunda yürürken
kendinizi bağımsız sanırsanız, işte bu 'TEHLİKELİ CEHALET' dir.
Atatürk'ün
büyük hedeflerinden birisi 'bilince yönelik çağdaş eğitim' idi. “Hayatta en
hakiki mürşit ilimdir” sözü o’nundur. Bugünün siyasal iktidarı için geçerli
eğitim hedefi bütünüyle değişmiştir. Siyasal iktidarın eğitim hedefi, 'inanca
yönelik sermayenin hizmetine uyarlı insan gücü yetiştirmek' dir.
Din temelli toplumun eğitim amaçları her yolla devreye sokulmaktadır. Bunu
görmemek, görüp de kabul etmek, kabul edip de bu durumu 'demokrasi sanmak'
'TEHLİKELİ CEHALET' dir.
Demokrasi,
bütünüyle bir kurallar ve kurumlar politikasıdır. Demokrasinin temeli
laikliktir.
Laikliğin
temeli dindar-dinsiz ayrımı yapmamaktır. Laiklik olmazsa yurttaş eşitliği
olmaz. Yurttaş eşitliği olmazsa demokrasi olmaz. Bunu bilip de bilmezden
gelmek, bunu bilip de görmezden gelmek, 'TEHLİKELİ CEHALET' dir.
'TEHLİKELİ
CEHALET', farkına varmadan bu tuzağın içine düşüp eğlenmektir.
Bunu
bilip de bilmezden gelen, görüp de çıkar sağlayanlar, sonra da 'işte özgürlük
budur' diyenlerse toplumun asıl belalarıdır.
Bilmemiz
gereken budur.
Görmemiz
gereken budur.
Anlamamız
gereken budur.
Mücadelemiz
de bu olmalıdır...
Prof.
Dr. Erdal ATABEK
Bir
yerde bir sorun vardır. O sorundan o gün derhal kurtulmak için akla gelen en
kolay ve en hızlı çözüm uygulanmıştır. Ama zaman geçer ve o çözüm yeni sorunlar
yaratır. Yeni sorunları da aynı mantıkla çözerseniz, doğal olarak aynı sahne
bir süre sonra tekrar eder.
Bu
döngünün süreklilik arz etmesidir “geri kalmışlık” ve kök nedeni de
plansızlıktır.
Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu
zamandır.!
240829