Pasaport
Zweig
diyor ki: “1914 yılından önce yeryüzü tüm insanlığa aitti. Herkes istediği yere
gidebiliyor ve istediği kadar uzun kalabiliyordu. İzin verme yoktu, kabul etme
yoktu.” (Pass-Port = Pasaport)
Geçen
4000 yıl boyunca sağ ve sol ayak ayrımı yoktu. 1818 yılına kadar ayakkabılar
tek kalıpta üretiliyordu. Sağ ve sol teklerin ayrı üretildiği ilk çift,
Philadelphia'da yapıldı.
Derler
ki, yasaların da insanlar gibi bir ruhu vardır. Buna yasanın ruhu, yasanın
konuluş amacı, yani yasanın “Ratio legis’i” denir. Bir diğer ifadeyle ‘ratio
legis’ yasaların yapılış amacıdır. İki tür yasa vardır:
1.
Toplumun
gerisinde olan yasalar
Toplumun
gerisinde kalmış bulunan yasal mevzuat işlevini yitirdiğinden toplum
ihtiyaçlarını karşılamaz ve gayri adil sonuçları beraberinde getirir.
2.
Toplumun
ilerisinde olan yasalar
Toplumun
ilerisinde olan mevzuat ise toplumun alışık olmadığı, sosyal ve insani
ihtiyaçlara en azından şimdilik uyum sağlamayacak yasal düzenlemelerdir. Buna
en güzel örnek olan 'Uzay Hukuku', BM'nin çalışmalarıyla yürürlüğe konan beş
ayrı uluslararası anlaşma ve bu anlaşmaların tesis ettiği kural ve kaidelerin
bütünüdür.
Bu
nedenle toplumun ihtiyaçları ile paralel olan, insanların ortak hareket ve
düşüncelerinin bir yansıması olarak ortaya çıkan kanunlar, kısacası ‘ratio
legis’i toplum ile paralel olan kanunlar güncel ve adil kanunlardır.
Bu
tür yasalar ise aydın, eğitimli ve ülkesini seven gençlerin yetişmesi ile
yapılabilir. Dahası, Hukuk ancak birileri sahiplenirse önem kazanır,
yaygınlaşır ve saygınlaşır.
Hukuk’ta
“hak” tanımı, “yasa ile korunmuş menfaatler” diye geçer.
Havacılık
sanayinde kimler yasa ile korunmakta bir düşünün.!
Havayolu
ve Meydan İşletmeleri, içerisinde “meslek” kavramı olmayan işletmeler
durumundadır. Ne Hava Trafik Kontrolörü ne Pilot ne Teknisyen kimse meslek
sahibi değildir. Yasa ile korunmamaktadırlar çünkü. Devlete çalışanlar ise
“devlet memuru” kapsamında korunmaktalar, yaptıkları iş ne olursa olsun.
Bu,
Türkiye’miz için zaten alışılmış bir durumdur.
Türkiye’mizde
üniversite sınavında 3. tercihi tıp, 4. tercihi tekstil mühendisliği, 6.
tercihi Çevre Mühendisliği olan bir gencin doktor mu? Tekstilci mi? Çevreci (!)
mi? olacağına ne yazık ki kendisinden çok YÖK karar vermektedir. Sebebi basit,
siz önemli değilsinizdir, devlet önemlidir, YÖK önemlidir. Ama şu Penguen
karikatürü daha da önemlidir.
-
Sen kaç puan aldın sınavdan?
-
Benim her şey iyice karışmış. ABC partisinden Konya adayı olmuşum…
"Sibernasyon"
konusunda ‘Yaygınlaşmış Bir Çalışma’ ya girişilmiştir. Bu kadar yaygın bir
çalışmaya geçilmesinin nedeni, ‘Gelecekteki Toplum’ un, teknolojik yönden
gelişmesine uygun olarak, ekonomik, politik, biyolojik ve sağlık yönünden de
uyumunu sağlayacak önlemlerin alınabilmesi içindir. Böylesine geniş bir
çalışmaya girişebilmek için, her şeyden önce, klasik görüşlerin terk edilmesi
gerekmektedir. Çünkü konu: ‘Dünya Nüfusu’ nun, gelecekteki yaşamının
‘Teknolojik Koşullara Uygun Bir Biçimde Sürdürülmesi’ dir. Sibernetikçi bilgin
ve teknisyenler, gelişen Yeryüzü Koşulları hakkında süregelen ‘Bilgi
Alış-Verişi’ ne uygun olarak ‘Gelecekteki Yaşantı için Gerekli Yönetim ve
Ayarlamalar’ı belirlemeye uğraşmaktadırlar. Gelecekte ne sendika ne de grev’e
gerek kalmayacak. İnsanlara gerektiğinden fazlası öğretilmeyecek.
Tıpkı
ilk kişiliksiz kalite uygulamasını yapan Frederick Winslow Taylor gibi sadece
çıkış değerlendirmesi ile “kal” – “git” seçmeleri.
Meslek
ve meslektaş kavramını da ortadan kaldıracak uygulamalar, yığınların “iş” ile
ilgili yeterlilikleri üzerinden değerlendirilip, tıpkı robot-insan sınırında
“işçi” üretimi hedeflenmekte. Hele bizde ihtiyaç dışı düzeyde.
Yaşam
daha basit, iş daha basit, işçi daha basit, insan daha basit. Adım adım
gittiğimiz yol bu.
Bilgiden
uzaklaşınca her şeyin basitleşmesi gibi. Sanki yerküreden uzaklaştıkça
gördüğümüz ‘Dünya’ bize ne kadar basit geliyor ise onun gibi. Bir de incelemeye
başlayınca derine indikçe karşılaştığımız devasa ‘kargaşa’, bizlerin ne kadar
küçük olduğumuzu tarif edebilecek sözcüklerin yetersiz kalışı gibi.
Ara
sıra sorarım şu cümleyi çevirin diye,
“The
smallness of minute elements are astonishing”.
“Minik
maddelerin küçüklüğü hayret vericidir.!”
Elbette
bu çeviriyi benden daha iyi yapabilecekleriniz vardır ama her çeviri sonrası
karşılaşacağımız gerçek, hayret vermekten öte, büyüleyici olacaktır.
Basit
olan yaşamın, etrafımızın ve çevremizin büyüklüğü ve küçüklüğü ile ilgilidir.
Siz
basit olursanız, o küçüklük ya da büyüklük, daha da basitleşir. Doğal kabul
eder ve üzerinde durmazsınız. Ama bir de bilimsel baktığınızda, bu basitliği
anlamanın ne kadar zor olduğunu göreceksiniz.
Hem
eski öğretilerde hem de modern yapay zekada (AI) soru sormanın önemi, bilgi
edinme ve anlamanın temel taşı olarak durmaktadır. Dini kutsal kitaplarda ve
geleneklerde insan bilişinde ve teknolojik ilerlemede sorgulamanın zamansız
doğasına ışık tutmak, sorgulamanın önemine değinmek, transformatörler gibi AI
modellerini yönlendiren mekanizmalarla paralellikler ortaya koymaktadır. (A.R.Saral)
Sorgulama,
karmaşık bir süreçtir. Bazı önemli sorgulama türleri olarak şunları
sayabiliriz:
Bilgi edinme: Sorgulama, yeni bilgiler edinmek ve
mevcut bilgileri anlamak için kullanılır. Bilgi edinme, kitap okuma, makaleler
araştırma, uzmanlara danışma veya sorular sorma gibi çeşitli yollarla
yapılabilir.
Problem çözme: Sorgulama, problemleri tanımlamak,
olası çözümleri analiz etmek ve en iyi çözümü seçmek için kullanılır. Problem
çözme, beyin fırtınası, veri toplama ve analiz etme ve farklı senaryoları
değerlendirme gibi çeşitli becerileri içerir.
Öğrenme: Sorgulama, aktif bir öğrenme sürecidir ve
yeni bilgiler ve beceriler edinmenin anahtarıdır. Sorgulama yoluyla
öğrendiğimizde, bilgileri daha iyi anlar, hatırlar ve uygularız.
Eleştirel düşünme: Sorgulama, bilgileri
değerlendirmek, varsayımları sorgulamak ve mantıklı argümanlar oluşturmak için
kullanılır. Eleştirel düşünme, önyargılara karşı koymamıza ve sağlam kararlar
vermemize yardımcı olur.
İletişim: Sorgulama, fikirleri netleştirmek,
anlaşmazlıkları çözmek ve ortak bir zemin bulmak için kullanılır. Etkili
iletişim, açık ve öz bir şekilde konuşmayı, aktif dinlemeyi ve geri bildirim
vermeyi gerektirir.
Yaratıcılık: Sorgulama, yeni fikirler üretmek ve
yenilikçi çözümler bulmak için kullanılır. Yaratıcılık, farklı bakış açılarını
keşfetmeyi, kalıpların dışına çıkmayı ve risk almayı gerektirir.
Bunlar,
sorgulamanın sadece birkaçıdır. Sorgulama, bilgi edinmekten problemleri çözmeye
ve yeni şeyler yaratmaya kadar yaşamımızın birçok yönünde önemli bir rol oynar.
Gelişim sorgulama ile başlar, yaratıcılık kadar ilerler. Her adım
sorgulandıkça, gelişim şahlanır.
Daha
bundan yüz sene önce dünya düz idi ve hatta bundan 70 sene önce deprem
olduğunda ninem “Öküz başını salladı” derdi. Dünyanın, öküzün iki boynuzu
üzerinde olduğu biliniyordu o zamanlar.
Hatta
ben ilk okul son sınıfta okurken bana öğretilen (1959-60), (Atom parçalanalı 25
sene olmuştu) “Parçalanamayan en küçük maddeye Atom denir” hala ezberimde.
Bizim
coğrafyamızda fakirlik, sorgulamayı yasaklamıştır. Bugün bile sorgulamayışımız
bu nedenledir. Bir de adaletsizliği dini ritüeller ile normalleştirme çabaları,
okuyan ve anlayanlar için kabullenebilir bir durum değildir.
Yine
de şikayet yerine şükrediyorum. İnsan sahip olduklarının kıymetini ancak
kaybedince anlıyor. Tek endişem ise bu kaybı anlayabileceklerin yeterli sayıda
olmamaları.
"We
must accept finite disappointment, but never lose infinite hope." Martin
Luther King, Jr.
“Hayal
kırıklıklarımızı kabul etmeli ama sonsuz umudumuzu asla kaybetmemeliyiz”.
240819