Toplum ve zeka
Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine 85 milyon insanımızın zeka yaş ortalaması 11..! Konsantrasyon süresi ise 17 dakika. Algı kapasitesi ise 4 sözcükten oluşmuş tümceler. Her 20 dakikada bir zihnini dağıtmazsan ikinci 17 dakikaya yoğunlaşması olması olası değil. Zorunlu eğitimde okunan kitaplardan sonra okunan kitap sayısı, aile başına yarım kitap. “Yani, Aynen, Ben de” sözcüklerinin bir fikri, görüşü, temenniyi anlattığı tek toplum biziz.
Çünkü kendini ifade edebilme yetisi yok insanımızın...
İnsanlar ne ister; Temiz hava ve su, Sağlıklı besin, Malzeme bolluğu, Verimli ulaşım, Düzgün bir eğitim, Halk sağlığı bakımı ve Savaşların son bulması.
“Yetmiş bin yıl önce, atalarımız önemsiz hayvanlardı. Tarih öncesi insanların en önemli özelliği önemsiz olmalarıdır. Dünya'ya etkileri denizanasından veya ateş böceklerinden veya ağaç kakanlardan daha fazla değildi.
Bugün tam tersine, gezegeni biz kontrol ediyoruz. Ve soru şu:
Oradan buraya nasıl geldik? Kendimizi, Afrika'nın bir köşesinde kendi işine bakan önemsiz maymunlardan dünya hükümdarlarına nasıl çevirdik?
Genelde, diğer hayvanlarla aramızdaki bireysel farklara bakarız.
Biz, -ben- ayrı bir özelliğimiz olduğuna, bedenimde ve beynimde beni, köpek, domuz ya da şempanzeye oranla daha üstün kılan bir yönüm olduğuna inanmak isteriz. Bireysel seviyedeki gerçek maalesef şu:
Utanılacak kadar şempanzelere benziyorum. Şempanzeyle beni ıssız bir adaya götürseniz ve kim daha uzun hayatta kalır diye baksanız, ben iddiamı şempanze üzerine yapardım kendime değil. Kişisel bir hatam olduğundan değil, Sanırım, herhangi birimizi tek başımıza bir şempanzeyle adaya bıraksalar her zaman şempanze daha iyi iş çıkarır.
Hayvanlarla insanlar arasındaki asıl fark bireysel seviyede değildir. Bu fark toplumsal seviyededir.
İnsanlar gezegeni yönetiyorlar çünkü büyük gruplar halinde ve uyumlu şekilde ortaklık kurabilen tek tür onlar.
Şimdi diğer türlere bakalım. Mesela sosyal böcekler olan arılar ve karıncalara..
Bunlar büyük gruplar halinde ortaklık kurabiliyorlar fakat uyumlu değiller. Ortaklıkları çok katı. Temelde arı kovanı tek yönlü işler. Eğer yeni bir imkan ya da tehlike olursa arılar sosyal yapılarını bir gecede değiştiremezler. Mesela, kraliçeyi idam edip işçi arılar komünist yönetimi veya bir arılar cumhuriyeti kuramazlar.
Oysa, insanlar rahatça orada toplanırlar ve elde ettiğimiz genelde kaos değildir. Genellikle, çok etkili ve gelişmiş bir iş birliği yapısıdır. İnsanlık tarihindeki büyük başarılar, Piramitleri inşa etmek gibi bireysel yeteneklere dayalı değildir. Büyük gruplar olarak uyumlu hareket etmeye dayalıdır.
Birbirimizi tanımasak da yine de küresel fikir alışverişini gerçekleştirebiliriz. İşte, şempanzelerin yapamadığı budur. Böyle bir iş birliği için tüm hayvanlar arasından sadece bizi etkileyen ne?
Bunun cevabı hayal etme gücümüzdür. Sayısız yabancıyla uyumlu bir iş birliği yapabiliriz, çünkü bu gezegendeki hayvanlardan sadece biz hayal ürünü şeyleri kurgular ve inanırız. Herkes aynı hayal ürününe inandığı sürece herkes aynı kurallara uyar ve itaat eder, aynı kalıplar ve aynı değerlere.
Tüm diğer hayvanlar, haberleşirken sadece gerçeği tanımlarlar.”
Y.N.Harari
Devlet, toplum içerisindeki cahillerin ve aptalların, toplumun geri kalanına zarar vermeyecek düzeyde eğitiminden sorumludur. Bunun en tipik örneğini hani yurtdışına giden herkesin söylediği, “Abi adamlar sıraya giriyorlar, kimse kimsenin hakkını çiğnemiyor, yaya geçidine ayağını atıyorsun duruyorlar” gibi yorumlarda görebilirsiniz.
Bahsedilen toplumlarda herkes bir filozof falan değildir, sadece Devlet, öncelikle vatandaşlarının hepsini topluma zarar vermeyecek düzeyde eğitmiştir.
Şu an Türkiye’de cehalet bir norm olarak toplumun genelinde kabul görüyor ve kişi başına düşen cahil sayısı, bu kişilerin kişisel emek ve finansmanları ile eğitebileceğinin çok ötesinde. Üstelik bunu itiraf etmekten de çekinmiyorlar.
Enerji ve tabii kaynaklar bakanı Taner Yıldız: “Eğitim seviyesi arttıkça ak partinin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz”.
Üstelik, Cehalet’in iktidar olduğu bir noktadayız ve zaten fazla sağlıklı olmayan devlet geleneğimiz de yerle bir olduğu için devletin var olan durumda cehaleti bırakın önlemek, körüklediği gerçeği ile karşı karşıyayız.
Afganistan’ın ve diğerlerinin bu noktada kaybettiği şey, dini özgürlükler falan değildi. Onlar, cehalet’in önlenmesi ile ilgili savaşı kaybettiler. Toplumlarında cahil olmak geçer akçe oldu, iktidara gelenler meydanlarda eğitimli insanları “monşerler” diye yuhalatıp da cehaletten beslenince oldu bunlar. Sonrasında cahil bir milleti yönetmenin en kolay yolu olan din öğesi ön plana çıkmış olabilir ancak bütün bu ülkeler yozlaşarak bu duruma geldiler, dindarlaşarak değil..
Nasıl mı bu cehaletten kurtulacağız? Çok kolay, devlet yeterli eğitim vermiyorsa, kendi kendimizi eğiterek. Bu da ancak okumak ve sosyal alnınızın dışına çıkıp yeni yer ve kültürleri tanımakla olur. Ama, önce okumak. Ne olursa olsun, anlamasanız da okuyunuz. Sevmeseniz de okuyunuz. “Ben o adamı sevmediğim için yazılarını okumuyorum” demek yerine, göğsünüzü gere gere “Ben o adamın yazılarını beğenmediğim için okumuyorum” demenin haklı gururunu yaşayın. Okumuş olduğunuzu anlayanlar, sizinle tartışmaya girmeyeceklerdir.
Bir bilge, bir göletin kıyısında oturmaktayken, susuzluktan dili dışarı sarkmış bir köpeğin devamlı olarak göletin dibine kadar gelip tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki kendi yansımasını görüp korkmaktadır ve bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.
O anda bilge düşünür. Benim burada öğrendiğim şu oldu der:
"Bir insanın istekleri ile arasındaki engel çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.?”
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği şey; insanın bilge bile olsa, bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur…
Size Öğrenmeyi öğreten bir öğretmeniniz oldu mu?
240603