Görev
Yetki ve Sorumluluk
PS: Bu
arada hatırlatayım, başlıkta gördüğünüz, Rodin'den Dekoratif
Sanatlar Müzesi'ne davetkar bir giriş kapısı yapmasını isteyen heyete, Dante'nin Cehennem'ine olan
hayranlığına dayanarak Dante'nin bazı karakterlerinin
eskizlerini geliştirmesi ile oluşan 6cm boyundaki demir kapı
figürlerinden biridir. Rodin asla böyle bir heykel
yapmamış olmasına rağmen Amerikada Kolombiya Üniversitesi'nde
'Felsefe' bölümünün girişinde; Stanford Üniversitesi'ndeki bir sanat merkezi binasının içinde;
Detroit Sanat Enstitüsü, Detroit; Ulusal Sanat Galerisi, Washington; Metropolitan Museum of Art,
New York; Victoria Ulusal Galerisi, Legion of Honor Müzesi, San Francisco; Sanat Müzesi, Cleveland,
Ohio; Sanat ve Tarih Müzesi, Cenevre; Ny Carlsberg Glyptotek, Kopenhag; Staatliche
Kunstsammlungen, Dresden; Ulusal Müze, Poznan; Buenos Aires'te, Kongre Binasının önünde;
Laeken Mezarlığı, Brüksel; Waldemarsudde, Victoria Ulusal Galerisi, Melbourne; İsveç; Modern ve
Çağdaş Sanat Müzesi, Strousbourg; Ca' Pesaro, Venedik; National Tsing Hua Üniversitesi içinde Tayvan;
Guanzhou'daki opera binasının girişinde, Çin; Almanya Berlin'de, Alte Nationalgalerie (Eski Ulusal Galeri)
içinde; Congressional Plaza, Buenos Aires; Instituto Ricardo Brennand, Recife, Brezilya; Rodin'in mezarı,
Meudon; Paris'te kendi adını taşıyan müzenin ön bahçesinde büyük bir adet, müzenin içerisinde değişik
boyutlarda iki adet ve Türkiye’de Ruh ve Akıl Sağlığı Hastanesi bahçesi İstanbul’da replikaları
sergilenmektedir.
Deli
raporu bir kişinin akli ehliyetinin olmadığının resmi
kurumlarca onaylandığına dair kanıtı olan resmi bir belgedir. Zihinsel durumu
çok tehlikede seviyede olan biri için bile deli raporu almak kolay bir iş
değildir. Bunun pek çok sebebi vardır. Ancak asıl neden bir kişiye ‘deli’
teşhisi konulduğunda ilgili kişi tüm haklarını kaybetmiş olacaktır. Üstelik o
kişi için, o kişi hakkında verilen tüm kararlar devlet veya ailesi tarafından
verilecektir. Bu nedenle kişinin akli ehliyeti elinden alınmadan önce söz
konusu hasta ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bir heyet tarafından
kontrol edilir. Testlere tabi tutulur. Bu sayede bu kritik karar verilmeden
önce iyice emin olunur. Kontroller sonucunda kişinin deli raporu alması
gerektiği yönünde bir kanaat oluşursa, hastane kurulunca onaylı bir belge
verilir.
Ceza Ehliyeti Tam Olanlar Suç işleyen failin hem “algılama’1 hem de
“irade" yeteneği mevcutsa, cezai ehliyetinin tam olduğu kabul edilir.
Cezai ehliyeti tam olanlar, işledikleri suçun cezası ile cezalandırılır.
Ceza Ehliyeti Eksik Olanlar (TCK m.32/2): Suç teşkil eden bir fiil işleyen
kişinin “algılama" ve “irade” yeteneklerinde azalma olması halinde cezai
ehliyetinin eksik olduğu kabul edilir. Cezai ehliyeti eksik olanlar hakkında
ceza indirimi uygulanır veya hükmedilen hapis cezası güvenlik tedbirine çevrilir.
Akıl zayıflığı bulunan kişiler cezai ehliyeti eksik olanlar grubunda kabul
edilmektedir.
Ceza Ehliyeti Olmayanlar (TCK m.32/1): Kişinin “algılama" ve “irade”
yeteneklerinden birinin bulunmaması halinde ceza ehliyetinin bulunmadığı kabul
edilir. Ceza ehliyeti olmayanlar işledikleri suçlar nedeniyle
cezalandırılmazlar. Ancak, haklarında akıl hastalarına özgü güvenlik
tedbirlerine hükmedilebilir.
Raporla ilgili en kritik
konuların başında bu belgenin kimlere verileceği ile ilgilidir. Çünkü akli
durumu yetersiz olan, zihinsel durumu belirsiz olan her kişiye bu rapor verilmemektedir.
Bu nedenle deli raporu almanın şartları sık sık merak edilmektedir. Ancak deli
olarak tabir edilen kişiler bir şizofrenik
rahatsızlık sonucu bu hale gelmektedir. Beyinleri normal bir insan gibi
çalışmaz ve tedavileri oldukça zorludur. Üstelik gözetim altında olmamaları,
tedaviye başlamamaları durumunda kendilerine ve topluma büyük zararlar
verebilirler.
Deli Raporu Nedir ve Nasıl Çıkarılır
Yıllar
boyu hep ICAO belgeleri gereğini, değişikliklerinin uygulanması ve doğru
yorumlanması şartı ve elde etmiş olduğum lisansların hakkını vermeye çalışmış
olmamdan dolayı ayakta kaldığım ve geçimimi sağlayabilmiş olmam, sanırım bu
çabamdan dolayıdır. Yine bu çabalarım sonucu sayısını unuttuğum şirketler için
Flight Operations Manuel ve Ground Operations Manuel
benim kadar yazmış birisine henüz rastlamadım.
Tüm
bu Uçuş İşetme ve Yer İşletme Kitaplarını yazarken havacılık İngilizcesine
sahip olduğum için başardığımı düşünüyordum. Zaman geçtikçe başka şeylerin de gerekli
hatta temel oluşturduğunun farkına vardım. Bunun nedeni şu basit soruyu kendime
sormamdı;
- Eğer Türkçe sözcük dağarcığım 15-20.000 ile sınırlı
olsaydı ben bu elkitapları ve talimatları İngilizce yazabilir miydim?
Oxford
sözlüğünde İngilizce ortalama 171.476 sözcük var. Çoğu Latince’ den gelme olan
sözcüklerin teknik, edebi ve günlük kullanım ortalaması 98.000 olarak geçmekte.
Hiçbir kimse 15-20.000 sözcük ile 98.000 sözcüğün karşılığını bulamaz ve yanlış
kullanımdan kaçınamaz. Burada karşımıza şu gerçek çıkıyor. Çeviri yapacağın
değil, çevirdiğin dili çok ama çok iyi bileceksin ki, çeviri başarılı olsun. Bu
bize çeviri dersinde öğretilen ilk kuraldı.
Görev,
Yetki ve Sorumluluk.
1- Yapılacak
bir iş olmalı ki, işin ne olduğu bilinsin. (İş tanımı)
2- Yapılacak
işin bir tanımı olmalı ki bunu yapmak üzere birisi görevlendirilsin (Görevli)
3- Yapılacak
bu tanıma uygun yetkin kişi(ler) seçilsin. (Liyakat)
4- Liyakat
sınırları belirlenmeli ki yükleneceği sorumluluk belirlensin. (Sorumluluk)
5- Sorumluluk
sınırları belirlensin ki, kullanacağı yetkiler tanımlanabilsin. (Yetki)
İster
talimat ister kanun ister mektup yazın, kısa, az ve öz sözcük ile yazdığınızda
daha rahat, kolay, karmaşadan uzak ve anlaşılabilir olacaktır. Bunun için
15-20.000 sözcükten fazlasına gerek duyulacaktır. Şu sıralar ne kadar az ve öz
yazmaya çalışsam da bu sefer “yazı çok uzundu hocam” serzenişinden
kurtulamadığımı gördüm. Artık biliyorum ki okumaktan gerçekten sıkılıyor yeni
nesil. Nedeni ise, yetersiz Türkçe sözcük sahibi olmaları. Benim yazılarım
yaklaşık 1.100-1.500 sözcükten oluşan yazılardır. Daha 1500 sözcüğü okumaya
üşenenler, bir kitap ya da bir bilimsel makaleyi nasıl okusunlar?
Bu
sıkıntı, günlük yaşantımıza yansıdığında şuna şahit oluyoruz. İşin önemine
yakın güvenilir bir tanıdık arayışına geçiyoruz. Bu tür seçim hem daha kolay
hem de yazılı talimat gerektirmiyor. Atanan görevlinin liyakatli olma şartı yok
(- Algılama). Liyakat olmayınca sorumlu olacağı bir kıstas da yok. Sorumlu
olmayınca (- irade) ise karşımıza ilginç bir şekilde sonsuz yetkiye sahip görevli
birisi çıkıyor. Bu sonsuz yetkiye sahip sorumsuz kişi ise, iste yukarıdaki
tanıma uyan bir eylem ortaya koyuyor;
- Kişinin “algılama" ve “irade” yeteneklerinden
birinin bulunmaması halinde ceza ehliyetinin bulunmadığı kabul edilir. Ceza
ehliyeti olmayanlar işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılmazlar.
Kişi
hesap vermeyeceği gibi onu atayan da ceza almayacaktır. Çünkü ortada yazılı bir
iş tanımı, görev, yetki ve sorumluluk alanı mevcut değildir ama işin uygulaması
devam etmektedir. Bu nedenle “git nereye istersen oraya şikayet
et” sözünü çok sık olarak duyarız.
Bu
durumun ‘deli’ tanımı ile iş tanımı, görev, yetki ve sorumluluğu tanımlanmamış ‘görevli’
arasında çok ince bir çizgi vardır. Görev, yetki ve sorumluluğu tanımlanmamış
görevli ile tartışmanın da hiç ama hiç gereği yoktur çünkü o karşınızdaki tek
yetkili ve sorumsuz olandır. Uzunca bir süre duyduğumuz “yassah
gardaş” sorusuna “neden” diye sorduğunuzda almış
olduğunuz cevabın asla değişmeme nedeni de bundan dolayıdır; “yassah dedik ya!”.
Bugünlerde
hala YÖK’ün neye dayanarak SHYO açtığı sorusunun altında yatan yanıt yine aynı
yanıt olacaktır. Uluslararası Lisans verme yetkisi sadece Ulaştırma Bakanlığı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yetkili ve uluslararası bir lisans
sahibinin yeterli bulduğu bir adayın uluslararası lisansını onaylamak olan bir
otoriteye karşı, YÖK’ün havacılıkta geçerli bu uluslararası dört lisansı
veremiyor olması bir yana, havacılıkla ilgisi olmadığı halde havacılık
eğitiminin herhangi bir dalı ile ilgili eğitimi olmadan görev, yetki ve
sorumluluğu tanımlanmamış öğretim görevlileri ile her dalda ders verip belirli
bir süre sonra sadece ülkemizde geçerli ama havacılıkta ne işe yaradığı tartışmalı
bir YÖK lisansı veriyor olması açıklanamaz bir çelişkidir. Sadece bir havayolu
işletmesinde mevcut dört uluslararası lisans ile çalışanlar dışında, lisans
harici özel eğitim sonucu sertifika almış kişilerin çalıştığı 17 değişik birim
mevcuttur ve bir SHYO mezunu bu birimlerin hepsinde çalışabilir gibi
algılanması da çok yanıltıcıdır. YÖK, havacılıkta özel eğitim ile sertifika almayanların
çalışamayacak olduğunu da bildiğine inanıyorum. Sürücü ehliyetiniz dahi olsa,
özel eğitim almadan o meydan içerisinde araç kullanamazsınız. Özel eğitim
sonucu alacağınız yetki belgesi ise, sadece o meydanda geçerli olacaktır.
Daha
açık söylemek gerekirse, Açıköğretim
Fakültesi/Sosyoloji Bölümü/Sosyoloji Programı mezunu birisinin Meteoroloji
öğretiyor gibi görünmesi de bundandır. Hiçbir SHYO öğretim görevlisinde ne İngilizce
ne de Havacılık İngilizcesi bilme şartı da yoktur. Zaten havacılık öğretmek
için geçerli bir öğretim görevlisi tanımı, görev, yetki ve sorumluluğu da
yoktur.
Böyle
önemli bir konu ticarete açıldığında ise seviyenin yükselmesi beklenirken yeni
bir enflasyon modeli yaratılmıştır. SHYO mezunu işsiz gençler ordusu.
Bilgiden
hep korkmuş ve yararlanmak için çaba harcamak gerektiğini görmüş olduğumuzdan,
yararsız ve çabasız elde edeceğimiz mazeretleri tercih etmişizdir. Biliriz ki
bilgi, beraberinde sorumluluk getirir ve gereği sizden beklenir.
Sokrates,
"cehalet mutluluktur", onun öğrencisi olan Eflatun da "mutluluk
bilgi ile kazanılır" der.! Bu sözleri “Bilen mutlu, bilmeyen de” olarak
algılayabilirsiniz, ama;
“Hiç bilenlerle
bilmeyenler eşit olur mu?
Ancak
gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.” (Zümer 9).
Günümüzdeki
eğitim sistemi, akademik yetenek üzerine kuruludur. Kamu yararı hiç
düşünülmemiştir. 1.ci dünya savaşından sonra öngörülen bu akademik eğitim
sistemi, yaratıcılığı öldürüp “başarı” ile özdeşleştirilmiş, bu sisteme uyan
ülkemiz de işe alınacak herke için önce “üniversite mezunu” şartı konmuştu.
Kimse yetenek, girişimcilik ve zeka istemiyordu.
“Çamurdan olsun, üniversite mezunu olsun” düşüncesi o günlerde işi kotarmakta
idi.
UNESCO
önümüzdeki 30 sene içerisinde tüm dünyada, insanlık tarihinden bu yana
gelmiş-geçmiş tüm nüfustan daha fazla üniversite mezunu insan yetiştirmiş
olacağımızı hesaplamış. Şu anki durumumuza bakarsak, artık “üniversite mezunu”
olmak işe yaramıyor. Yani akademik eğitim iflas etmiş durumda. Peki yetenek, zeka ve girişimcilik nerede kaldı?
Geleceğin
ve insanlığın kurtuluşu, “İnsan Kapasitesi”nde
gizlidir. İnsanımızın bu kapasitesini ortaya çıkarmaya yönelik bir eğitim,
günümüzün eğitimi olmalıdır. Hele bir de o üstün nitelikle doğan çocuklarımızı
yetiştirmek için özel yöntemler araştırmalı, bulmalı ve onları el üzerinde
tutarak o %5’in hepsinden randıman alacak bir bakış açısı ve eğitim sistemi ile
yetiştirmeliyiz. Yoksa bu günkü gibi o %5’i alıp 12 sene eğitip oranı %2.2’ye düşürmeye
devam edersek, o %2.2 de yurt dışına kaçar ya da ihtiyaç sahipleri kapar, yine
elimizden kaçırmış oluruz.
Hükümetler
verimli teknisyenler ister, eğitimli insanlar değil,
çünkü insanlar, hükümetler ve örgütlü dinler için tehlikeli hale gelebilir.
Bu nedenle hükümetler ve dini kuruluşlar hep eğitimi kontrol etmeye çalışırlar.
—KRISHNAMURTI
220124