Kültürel Zeka
‘Akademik zekâ’
var.
‘Duygusal zekâ’
var.
‘Sosyal zekâ’
var.
Bu zekâ türleri
tanımlanıyor, ölçekler yapılıyor.
Ama ‘Kültürel
zekâ’ da olmalı. Tanımlanmalı. Ölçekleri yapılmalı.
Çünkü hem bireylerin
hem toplumların ‘kültürel zekâ’sı aslında tutum ve davranışlarıyla ortaya
çıkıyor.
Şimdi bakalım:
- Öğrenme
yeteneği.
- Görebilme
yetisi (vizyon).
- Geniş açılı bakabilme
kazanımı.
- Değiştirme
becerisi.
- Analitik
düşünme yetisi.
- Sentezci
davranış gücü...
Bu özellikler
kişiden kişiye, toplumdan topluma değişiyor.
Bu özelliklerin
yüksek, orta, düşük olduğu tutum ve davranışlarla ortaya çıkmıyor mu?
Neden Hitler
Almanya’da çıkıyor da İngiltere’de çıkmıyor?
Neden bir Japon
pilotu intihar uçuşu yapıyor da bir Fransız pilotu yapmıyor?
‘Kültürel zekâ’
farkları aslında önümüze çok kanıt sunuyor.
Her çeşit
inanıştan mühendisler var, tıp doktorları var, ekonomistler var, hukukçular
var. Bunlar olan biteni görmüyorlar mı?
Elbette
görüyorlar da onları, bütün yanlışları kabul etmeye yönelten ne.?
Görülüyor ki, meslek
eğitimi ‘kültürel zekâyı geliştirmiyor.
‘Kültürel zekâ’,
kültür eğitimi ile gelişir.
Köy Enstitüleri
bunu yapıyordu.
Gelişmiş eğitim
kurumları bunu yapan kurumlardır.
‘Kültürel zekâ’
gelişiminin iki büyük engeli var:
- Birincisi,
dogmatik kalıpların aktarımı. Din, gelenek vb.
- İkincisi de
hiyerarşik yapılar. İmparatorluk, sultanlık vb...
Bizim ‘kültürel zekâ’mız kültür tarihimizin bu iki özelliği nedeni ile
gelişememiştir. Bu nedenle de;
- Biat kültürüne
yatkın,
- İtaat temelli
ön kabullere sahip,
- Risk almaktan
korkan,
- Değişimden kaçınan,
- Alıştığını
sürdürme eğilimli bireylerin çoğunluk olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Çektiğimiz
sıkıntıların temeli budur. Değişimin zorlandığı yer burasıdır.
Değiştirmemiz
gereken de budur. Eğer bu kültürel yapıyı değiştiremez, toplumun ‘kültürel zekasını’
yükseltemezsek, biri gider biri gelir. Çünkü özgürlük de uygarlık da kalkınma da
eşitlik de eğitim de hukuk da emek de buna bağlıdır.
Aklınızı ve
iradenizi özgürce kullanamazsanız doğru olan hiçbir şeyi gerçekleştiremezsiniz…
Kültür
= Latince Cultus, cultura < Aslen Latince colere
sözcüğünden gelen ekip biçmek, toprak işlemek. Fr/İng culture 1. ekip biçme, tarım,
2. terbiye, eğitim, 3. bir toplumun (eğitim yoluyla elde edilen) töre ve
simgeleri.
Ekip biçmek,
hayatta kalmak ve ürün yetiştirmek için gelenek, görenek ve tavırların bir
sonraki nesle öğretilmesi, değişen şartlarda oluşan töre ve simgelerle
yenilenen işleme verilen ad. Aslen dar bir alanda oluşan bu kültür, göçebelikle
birlikte değişime uğrayarak çeşitlenmiş ve nüfus ile orantılı yeni üretim, ekip
biçme ve daha fazla ürün almak gelişmeyi ve ilerlemeyi sağlamıştır.
Kültürün
ortamlardaki etkileri elbet değişik sonuçlar vermiştir. Heron
(ms 10 – 70), buhar makinası yapıyor (aeolipile) ama hiç kullanmıyor! Heron’un
kıymeti ancak 1668 sene sonra, 1698 yılında İngiliz mühendis Thomas Savery’in, ilk ticari olarak satılan buhar makinesi ile anlaşılıyor.
Nedeni ise bu makinenin maden ocağından suyu dışarı atmak amacıyla kullanılmış
olması. Yani o dönemde ne işe yarayacağı belli olmayan bir buluş, tıpkı
Newton’un yer çekimi yasası gibi. Asırlar sonra bu buluşların ne kadar önemli
olduğu anlaşılıyor.
Avrupa’nın
değişime açık olması, yararını gördüğü oranda olmuştur. “Su akar sen de bakar”
pelesengi yıllar sonra nihayet gerçek olmuş ama yarar yerine çıkar odaklı
olunca HES felaketleri yaşanmıştır. Yapılan doğru gibi görünse de yarar ile
çıkar, hep bu “icat yapma”, “eski köye yeni adet getirme” tavrından dolayıdır.
Görgü eksikliği, zamanımızda yüzeysel bir tavır sergilemekte. Bu tavrı
değiştirerek güncel ve kişisel eğitime katkı olarak İstanbul’da bazı
belediyelerin düzenledikleri “Denizi Görelim” turları, çok başarılı olmuş,
katılanların çoğunluğunun kadın olması ise, gelecek nesillerin daha başka bir
görgü ile yetişmelerini sağlamıştır.
Meslek seçerken,
mesleki eğitim görürken, mesleğini yaparken çevreni gözlüyor olman yetmiyor.
Yaşadığın çevreden çıkıp içinde bulunduğun kısıtlamalar ve yasaklar ile
başkalarının nasıl baş ettiklerini, yasak ve kısıtlamaları kaldırdıkları ve
hatta nasıl başkalarının tüm bu şartların üstesinden gelerek başarılı
olduklarını kişisel olarak görüp yaşamak, bu deneyimi kendi çevreni de örnek
olup geliştirmek için en büyük fırsat. Burada elbet tek hedef, çıkar değil
fayda sağlamak. Hem kendine hem de çevrene.
Milli olan
sporcularımızın gözlemledikleri en çarpıcı davranış biçimi, sporda herkesin
cinsiyet kavramından uzak, spor ve sporcu için var gücüyle çalışıyor olması.
Doktora giden kimse ben kadın doktor isterim demiyor, biliyor ki doktor
mesleğini en iyi şekilde yapmakta, sana düşen de onun bulgu ve tavsiyelerine
uyman.
Tüm bu tavır ve
davranışları uygularken sana gereken tek şey, zekanı ortaya koyman. Çıkar ve yarar
seçeneği yine senin. Yararlı olan yeni bir yol ortaya koyduğunda buna “kültürel
zeka” denecek. Çıkar amaçlı olanına ise “şark
kurnazlığı”.!
2020 ve 2021
senelerinde havacılık ile ilgili çok az yazı yazdım. Yazılarımın çoğunluğu
eğitim üzerine idi. Yazılanı okuyup anlama konusunda OECD ortalamasının altında
olan bir nesil, üniversiteye 15.000-20.000 sözcük ile gelen bir öğrenci, 80.000-90.000
sözcük ile üretip kullanımına sunduğu bir teknolojiyi nasıl anlayabilsin ya da
diyelim ki 20.000 sözcük kapasitesi ile 80.000 sözcükten oluşan bir dili nasıl
öğrensin?
Çıkın.
Çevrenizden çıkın. Başka kasaba, şehir, komşu ülke görün. Oradaki kültürleri
anlayabilmek ve yeni dil öğrenmek için Türkçenizi geliştirecek kitaplar okuyun
ki sözcük dağarcığınız artsın, yeni kavramlar yer etsin, yeni kullanım ve
uygulama yollarını da sizler yaratabilin. Latince bir sözcük olan İnovasyon “innovatus”tan
türemiştir. “Toplumsal, kültürel ve idari ortamda yeni yöntemlerin kullanılmaya
başlanması” anlamındadır. Türkçesi “yenileşim”dir.
Elbet siz kendinizi yenilemedikçe yenileşim de size uğramaz.
Yeni yılın sizler
için de yenileşim yılı olması dileklerimle.
220103