Uzay, Tanım ve Hukuk,

Annex 2

Control zone. A controlled airspace extending upwards from the surface of the earth to a specified upper limit.

Bu tanıma paralel hava sahaları A’dan G’ye kadar kontrol özellikli sınıflandırılmış ve kullanım çeşit ve şekli kullanıcı seçimine bırakılmıştır. (Annex 11, Böl.2.6) Buna ek olarak Annex 2, Appendix 3.de uçuş seviyeleri listelenirken FL510’dan sonrası vs.. (etc.) diye açık bırakılmıştır. Yani atmosfer içi ya da dışı ayrım yapılmamıştır. Bu seviyelerin kontrolü de ülkeler tarafından tanımlanarak sınırlanmış, bazıları da hiç sınır koymamışlardır.

Türkiye yine bu Ek için hiçbir bildirimde bulunmayanlardandır.

Çin, Yeni Zelanda, Cook Islands ise FL460 ve üzeri için VFR (Görerek Uçuş) a müsaade etmekte, IFR kabul etmemektedir. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir ama her örnek egemenlikten çok sorumluluk endişesini yansıtmaktadır. Egemenlik sorunu U-2 ile ilk defa su yüzüne çıkmıştır. Olayı, gelişimini ve sonucu biliyoruz. Bu yukarı boyut kavramı böyle kalsın şimdilik, çünkü döneceğiz. Gelelim Uzay için imzalanan 5 temel anlaşmaya. Özetle “devletlerin” faaliyet, kurtarma, araçların mülkiyeti-geri verilmesi, sorumluluk ve tescil anlaşmalarına.

Uzayın barışçıl serbestisi (sınırsızlık), şu an için en geçerli kavramdır. Asıl cevap nereden itibaren uzaydır değil, nereye kadar uzaydır? sorusunda yatar. Buna şu an için bir cevap verilemediği için sınırdan bahsedilemez. Bir sınır koyulacaksa, birisinin o sınırları tanımlaması, kontrol etmesi ve sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Kullanılan tanım “idealist okul” ile gerçekçi okul” akımı, aslında elindekiler ile daldakileri temsil etmektedir.! (eldeki bir kuş, daldaki iki kuş),

Burada kullanılan araçların tipi ve kullanış biçimlerine açıklık getirilmeli ki “amaç” kalıcı tanımlar yaparak doğruyu bulalım.

ICAO, amacı araç ile ilişkilendirerek doğruyu bulur.

Bir B.707 uçağını kullanan John Travolta pilottur ama 150 kişilik uçağında bir yolcu dahi taşıyamaz. Ticari pilotluk için çok ama çok başka eğitimler alması gereklidir. Aynı şekilde herhangi bir hava aracını, özel zevk ve tutkusu için kullanılabilir ama iş ticariye gelince, şartlar tümüyle değişir.

Paraşüt atlayan birisi tandem (iki kişilik) atlayış yapabilmek için gerekli şartları yerine getirmek zorundadır. Hele bir de ticari ise.

Melez araçların (hybrid) durumu da aynı olmalıdır.

Askeri ve Devlet araçlarının ICAO kapsamı dışında olmaları, Aerospace (Hava-Uzay) araçlarını da amaca göre aracın ilişkilendirilmesini gerektirecektir. Tüm bu nedenlerden yola çıkarak önce araçların doğru ve düzgün tanımlarının yapılması gereklidir. Hele devlet ve askeri araçların dışındakiler için. Sahacı yaklaşım ile işlevsel yaklaşım, bu ilişkilendirmeyi yapmadıkça her seferinde aşılamayacak sıkıntılara ve çıkmaz yollara gireceklerdir.

Mekik, devrini tamamlamış ve uçuştan alınmıştır. FAA’nin “Uzay Aracı” olarak tescil etmesi birçok sorumluluktan kaçması içindi. Zaten “devlet” aracı olduğu için ICAO kapsamı dışında idi ama diğer devletleri ilgilendirecek durumlar için de özel anlaşmalar yapmak zorunda idi. Asıl önemlisi, Hava Sahası’nı kullanan devlet aracının ülke yasaları çerçevesinde değerlendirilecek olması idi. Havada patlaması gerçekleşen Challenger bir yerleşim alanına düşse, altından kalkabileceği pek fazla seçeneği olmayacaktı. (Tanım eksikliği)

Uzaya gönderilen roket itişli tüm araçlar, yine Ülke Yasaları içerisinde değerlendirilecektir. Bunların yeryüzüne düşenleri de aynı kapsamda işlem göreceklerdir, ülke yasaları, uluslar arası anlaşmalar vs.. Bunların uluslararası yasa ile düzenlenmeleri yeryüzü için gerekli olmakla birlikte uzayda birbirlerine ya da üçüncü şahıslara verecekleri zarar için de geçerli olması kaçınılmaz olacaktır. Sonuçta asırlardır yürürlükte olan bir yasa var. “Geminin Sahibi sorumludur” yasası. Bu nedenle ister deniz ister hava, isterse uzay gemisi olsun, bu yasa eninde sonunda uzayı da kapsayacaktır.

Asıl gelmek istediğim konu, “yolcu” taşımacılığı konusudur.

Devlet ve askeri araç kapsam dışı olunca, ticari uçuş kapsamına giren “yolcu”, elbette belirli şartlar, güvenceler, sigorta ve sağlık kapsamına alınmadıkça gerçekleşmesi çok güç bir “taşımacılık” olarak kalmaya mahkumdur. Üstelik illa A’dan B’ye de gitmesi gerekmez. A’dan kalkıp tekrar A’ya inmesi bile öncelikli şart, güvence, sigorta ve sağlık kapsamında değerlendirilecektir.

Ay ve Diğer Gök Cisimleri Dahil Uzayın Keşif ve Kullanılmasında
Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Antlaşma

Madde -II

Ay ve diğer gök cisimleri dâhil, uzay, egemenlik ilanı, kullanma veya işgal suretiyle veya diğer herhangi bir suretle millî iktisaba konu olamaz.

Madde - IV.

Askerî personelin bilimsel araştırma veya diğer bir barışçı amaçla kullanılması yasaklanmamıştır. Ay ve diğer gök cisimlerinin barışçı amaçlarla keşfi için gerekli her türlü teçhizat veya tesisin kullanılması da yasaklanmamıştır.

Bu şu anlama gelmekte. Askeri ya da devlet araçları için mevcut yasalar geçerlidir. ICAO’nun “yolculu” uçuşları da kalkış, seyir ve dönüş hareketleri, ICAO’nun öngörüleri içerisinde yapılmalıdır. Ne de olsa çıkış ve girişte atmosfer içerisinde seyredilecek ve çıkış, atmosfer ötesi uçuş ve geri dönüş, hele “open skies” mutlaka ileri bir tarihte de olsa, kontrol ve ayrım gerektirecektir.

Class F. Special use airspace defined as restricted or advisory and may be controlled or uncontrolled airspace.

Uzayın “sınırsız” ama atmosferin “sınırlı” olarak tanımlanmış olması, üst limit-alt limit kavramını belirginleştirmek için yürütülen tüm çabaları boşa çıkarmıştır, çünkü gerekli değildir. Havacılıkta “geçiş yüksekliği” denilen bir kavram vardır ve uçulabilen seviye ile atmosferin en üst sınırı, bu gibi tanımlar yardımı ile ifade edilebilir ve edilmelidir de.

Tanım, her şeyin başı ve başlangıcıdır. ICAO’nun araç ile amaç ilişkilendirmesinden bahsetmiştim. Tanımları yaparken mevcut tanımlardan yola çıkmak doğru olacaktır.

Roket, uçağın motoru gibidir. (Uçaklar motorsuz satılır demiştik). Kullan at yönteminin uygulanıyor olması uçağı, uçağın özelliklerini ve işlevini değiştirmez. Space Shuttle hangi roket ile atılırsa atılsın, FAA bu aracı kaydeder, roket sadece bir itici güçtür. İtici gücü kullanan araçtır kaydedilecek olan. Burada önemli olan devlet ve/veya askeri araçlar değildir. Bu tür araçlar için mevcut üzerinden ancak “iyileştirme” çalışmaları yapılabilir uluslararası hukuk açısından. Atmosfer ötesi anlaşmalarda konulan prensipler bu yöndedir.

Madde - VII.

Ay ve diğer gök cisimleri dâhil, uzaya bir cisim fırlatan veya fırlattıran her Taraf Devlet ve ülkesinden veya tesislerinden bir cisim fırlatılan her Taraf Devlet, Andlaşmaya Taraf diğer bir Devlete veya bu Devlete tâbi gerçek veya tüzel kişilere karşı, söz konusu cismin veya bu cismi meydana getiren parçaların yeryüzünde, hava sahasında veya ay ve diğer gök cisimleri dâhil, uzayda ika ettikleri zararlar için milletlerarası bakımdan sorumludur.

Buradan yola çıkarak devlet ve askeri araç ayrımı olmaksızın bu madde çerçevesinde ülkeler kendi yasalarını bu doğrultuda “iyileştirme” çalışmalarına başlamalıdırlar.

Bu anlaşmaya uygun tanımlar ise şöyle sıralanabilir;

Rocket: Tanımı mevcut, özelliği belli ve bir “hava ya da uzay aracı” değil.!

Tartışılan “fırlatma” konusu, yine “kayıt” edilen karşısında yenilmiş olacaktır. Taşıyıcı kayıtlı, fırlatılan da kayıtlı ise, her ikisinin de yetki, görev ve sorumlulukları belirlenmiş demektir. Zaten taşıyıcı uçak “fırlatmaz”, “bırakır”. Serbest kalan araç da roket motorlarını kullanır.

Burada “kayıt” işleminin önemi ortaya çıkar. Kayıt için tanım gereklidir.

Uydu: Yapay uydu: Tanımı, ömrü, işlevi bellidir ve konumlaması (değişken de olsa) bellidir. Dünyaya dönüş gibi bir zorunluluğu yoktur.

Kapsül: Uzaya roket yardımı ile gönderilip, belirli bir görevden sonra yeryüzüne dönen araçlar. Bu araçlar sabit ya da değişken yörüngede kalabilir, yer değiştirebilir ama atmosfere girdikten sonra paraşüt yardımı ile inerler.

Melez araçlar (hybrid): İster dışarıdan güç alarak (roket, uçak, vs..), ister kendilerine sağlanan gücü kullanarak atmosfer ötesine çıkan, çıktıktan sonra belirlenen görevi yerine getirip tekrar atmosfere girerek kendi gücü ve özelliği ile iniş yapabilen araçlar.

Uydu, Kapsül ve Melez araç (hybrid) ların Devlet ya da askeri olanları için yapılacaklar bellidir. Yok, ticari ise, zaten asıl geliştirilmesi geren hukuk, özel ve kamu hukuku olacaktır. (Anlaşmaya göre devletler, özel girişimcilerini de denetlemekten sorumludur).

İşte burada görüleceği üzere, sınır ya da (transition) geçiş bölgeleri önemini yitirmektedir. Araçların tanımı ve/veya işlevi yanı sıra amaç ticari olduğu sürece ICAO benzeri düzenlemeler zorunlu olacak ve ister uzay ister hava hukuku isterse de hava-uzay hukuku densin, bu açıdan bakılıp, mevcut yasaların/kuralların geliştirilmesi (kapsamlarının genişletilmesi) ile sonuca varılabilecektir.

Şu an gidenler için zaten mevcut anlaşmalar şöyle ya da böyle yeterli olmaktadır. Sorun, gidip dönenler ile ilgilidir ve iki ayrı şekilde ele alınmalıdır.

1- Araç tanımları yapılmalı,

2- Ticari olanlar, hava-uzay ayrımı yapılmaksızın yasalar geliştirilmelidir.

Bu iki madde gerçekleştiğinde geçici tanımların (yörünge altı-yörünge üstü) gereksizliği ortaya çıkacaktır.

Üç Rejim

Geçiş Rejimi;

Tescil Rejimi;

Sorumluluk Rejimi

Bu rejimler için çokça yazı yazılmış ama henüz ortak bir sonuca varılamamıştır.

İşletim Standartları ve İlgili Kuruluşlar

Şu an tüm ülkeler, kendi devlet kurumları aracılığı ile ilgili işletme kurum ve kuruluşları standartlar ve işletme şartları açısından denetlemektedirler. Elbette bu denetimler sadece ticari faaliyetleri değil, tüm faaliyetleri kapsamaktadır. Tescil, uçabilirlik, ekip ve ekipman ile ilgili her konu ve parça, devlet kontrolündedir. Bunu hava aracı tanımını değiştirerek değil, hava aracı tanımına giren araçların tanımını yaparak daha doğru sonuca ulaşacağımız kesindir. Sonuçta üretilen, yapılanan, uçuşa hazırlanan ve sonunda uçan her nesne, ayrım gözetmeksizin uçuş aracıdır ve uzaya çıkma yetisi olan bir aracın atmosferde uçması (ya da uzayda), onun tanımına halel getirmez. Sonuçta Uzay Mekiği, bir devlet kurumu olan FAA (Federal Aviation Authority) tarafından tescil edilmiştir.

After one look at this planet any visitor from outer space would say
"I want to see the manager."
William S. Burroughs (1914 - 1997)

Uzaydan gelen herhangi bir ziyaretçi bu gezegene şöyle bir baktıktan sonra,
"Yöneticiyi görmek istiyorum" derdi.
William S. Burroughs (1914 - 1997)

www.servetbasol.com

210628