Ne iş ne okul…

İtalyancada bir deyim vardır; NE CARNE NE PESCE.! 2012’lerde yazmış ve örneklemiştim.
Bu ise o durumun çaresizlik hali. Yani son 10 senede gelebileceğimizin de ötesi kötü bir durumdayız. DW soruyor;

Türkiye’de gençlerin üçte biri nerede?

20-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 33’ü ne bir okula ne de bir işe kayıtlı. Türkiye, 35 OECD ülkesi arasında eğitimde ve istihdamda olmayan gençler sıralamasında birinci. Peki bu gençler nerede?

Ali 23 yaşında bir yeni mezun. Türkiye’de özel bir üniversitede uluslararası ilişkiler bölümünü bitirmiş, iyi derecede İngilizcesi olan bir genç.

"Ben mezun olmadan kafamda birkaç plan yapmıştım. Yüksek lisans yapar, öğretim görevlisi olurum diye düşünmüştüm. Ama sonra öğrendim ki o işler biraz torpille dönüyormuş. O beni biraz soğuttu açıkçası. Özel sektör derseniz, zaten deneyim arıyorlar. Şimdi KPSS’ye hazırlanıyorum. Sonucu göreceğiz. Ama pek umutlu değilim". Ali’nin halihazırda ne bir üniversitede ne de bir işte kaydı var.

"Anlam odağı kayan bir gençlik"

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verileri Türkiye’de 20-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 33,3’ünün, ne bir okula ne de bir işe kaydı olduğunu ortaya koyuyor. Bir Bakışta Eğitim 2020 raporuna göre Türkiye, 2019 yılı verileri doğrultusunda kayıtlı bir işi olmadığı gibi eğitim de görmeyen 30 yaş altı genç nüfus sıralamasında 35 ülke arasında birinci sırada. 15-29 yaş aralığındaki genç nüfusta ise bu oran yüzde 28’den fazla.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) haziran istatistikleri de 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusun işsizlik oranını yüzde 26,1 olarak verirken ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 29. Bunun yüzde 36’dan fazlasını kadınlar oluşturuyor.

Universum‘un Orta Doğu Direktörü Evrim Kuran, "Bir ülkede eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerin sayısının bu kadar artması gösteriyor ki gençler bir anlam arayışındalar. Bir anlam odakları var ve bu kaymış durumda. Sabahları onları yataktan kaldıracak bir anlama ihtiyaçları var" diyor.

Gençler ne yapıyor?

DW Türkçe’nin konuştuğu 20-29 yaş aralığındaki ne işe ne de okula kayıtlı olan gençler en büyük sıkıntılarının "ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamak" olduğunu belirtirken, kendilerini en çok güvende hissettiren şeyin "ailelerinin yanında kira vermek zorunda olmadan yaşayabilmek" olduğunu söylüyor.

İlahiyat ve sinema okuyup iki üniversite bitiren, senarist olmak isteyen 28 yaşındaki Esma, "Ailemin yanında yaşadığım için çok fazla sorumluluğum yok. Evli değilim, çocuk bakmak zorunda değilim. Bunlar kolaylaştıran şeyler. Zorlaştıran şeyse, ekonomik olarak o kadar da iyi bir durumumuz yok. Bir yere girmek, tutunmak zor. Hep tanıdık olması gerekiyor" diyerek paylaşıyor deneyimlerini.

23 yaşındaki Mert ise "Açıkçası günüm çok monoton geçiyor. Gece çok geç yatıyorsun. Boşlukta elinde bir iş olmadığında uyuyacak, kalkacak bir sebep bulamıyorum. Kimseye bir faydan yokmuş gibi hissediyorsun. Bazen uyanmasam da olur diye düşünüyorum. Gün geçmesinden ziyade en sıkıntılı kısım kendi ekonomik bağımsızlığımın olmaması" diyerek, hala babasından para istemek zorunda kalmasından mutsuz olduğunu ifade ediyor.

Ev kadını ev erkeği olmak

Gençler açısından işsizlik madalyonun sadece bir yüzü. OECD verilerinde, "ne eğitimde ne istihdamda olan gençler" arasına girmeyen ve kayıt dışı çalıştırılan gençler var. TÜİK’in Haziran ayı verilerine göre ülke genelinde kayıt dışı istihdam oranı yüzde 31.3. Bunların ne kadarlık bir bölümünün 20-29 yaş arasında olduğuna dair resmi bir veri açık kaynaklarda yok.

İktisatçı Murat Kubilay, "Bu tablo şunu gösteriyor ki bu gençlere biçilmiş görev ev genci olmak. Burada cinsiyet gruplarında çok keskin ayrımlar da var. 15-29 yaş kadınlarda yüzde 43'e kadar çıkarken erkeklerde bu 20-22'lerde örneğin.

Yüzde 50 mutsuz

Bu tablonun gençlerde yarattığı etki ise son zamanlarda yapılan birkaç araştırmada kendini gösterdi. Geçtiğimiz ay kamuoyuna yansıyan Yeditepe Üniversitesi’nin yaptığı 18-29 yaş aralığındaki gençleri kapsayan araştırmada, "Hayatınızı bir bütün olarak düşündüğünüzde ne kadar mutlu ya da mutsuz olduğunuzu söyler misiniz?" şeklinde soruya gençlerin yalnızca yüzde 18,2'si "mutluyum" cevabını veriyor.

Yüzde 23'ü "hiç mutlu değilim" derken, yüzde 27'si "mutlu değilim" yanıtını veriyor. Öte yandan gençlere "Eğitim veya iş amaçlı bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa yurt dışına gitmek ister misiniz?" sorusu yöneltildiğinde, yüzde 76,2’si "evet kesinlikle giderim" cevabını verirken, yüzde 14'ü "Evet ama ülkemde aynı şartları bulursam gitmem" diyor.

Kadın erkek eşitsizliğinde derinleşme

Peki bu tablo Türkiye’nin karşısına ne çıkarır? İktisatçı Murat Kubilay, sorunun toplumun aynı kültürel ve coğrafi kesimlerinde, aynı biçimde yaşanmadığına dikkat çekiyor. Özellikle kadın erkek eşitsizliğinin derinleşerek artabileceğini ve suç oranında artışı tetikleyebileceğini belirten Kubilay’a göre çözüm, okullaşmanın tekrardan artırılıp ilk ve ortaokul düzeyinde açık öğretime müsaade edilmemesi ve istihdamda pozitif ayrımcılıklar.

Araştırmacı Evrim Kuran ise "Daha fazla üniversite açmak, genç issiz sahibi yapmak anlamına geliyor artık Türkiye’de. Ben bunların önemli bir kısmının meslek okuluna dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum. İlk atılması gereken adım bu"

Deniz Barış Narlı / İstanbul

Bir başka haber de şöyle;

Sosyal Adalet Endeksinde Türkiye 41 ülke içinde 40’ıncı.

Alman Bertelsmann Vakfı’nın AB ve OECD ülkeleri arasında hazırladığı Sosyal Adalet Endeksi'nde Türkiye 41 ülke arasında 40’ıncı oldu. Listenin ilk sıralarında ise İzlanda ile İskandinav ülkeleri yer aldı.

Ülke gerçeğimiz içerisinde de şu demeçler var;

Dünyayı yönlendiren ülke olmayı hedefliyoruz.

Bakan Mustafa Varank

"Milli Uzay Programı'ndaki birincil ve en önemli hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. yılında Ay'a ilk teması gerçekleştirmektir. İnşallah Ay'a gidiyoruz.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Yeni nesil yetiştirmek, bu nesilden gerçek dışı talepte bulunmak, bu talepleri gerçekleştirmelerini beklemek, hiç te sanıldığı gibi kolay değil. Meslek kavramını anlatırken hep yineledim; Çırak, erbap ve usta döngüsü bile yeterli değil.

Önce yerine bir değil, birkaç kişi yetiştirecek ve onlardan hiç olmaz ise birinin seni, yani hocasını / ustasını geçmesini umacaksın ve eğer böyle bir öğrencini görürsen de gizliden sevinecek ve onu şımartmadan övecek, destekleyeceksin.

Hoca’ya bir köylü tavşan getirmiş. Rızkıyla gelen bu adamcağıza Hoca izzet-i ikramda bulunmuş, ağırlamış, evinde birkaç gün misafir etmiş.

Bir hafta sonra aynı köylü kapıyı çalıp:

– Hocam, ben sana tavşan getiren köylüyüm, demez mi… Hoca içeri buyur etmiş, sofraya da tavşanın suyundan yapılan çorbayı getirmiş.

Yine birkaç gün sonra tanımadığı iki kişi Hoca’nın evine gelip:

– Biz, demişler, sana tavşan getiren filancanın akrabalarıyız.

Hoca onları da misafir etmiş. Adamlara ikram ettiği çorba için:

– Bakın, demiş, bu tavşanın suyunun suyu!

Neredeyse, Hoca’ya tavşan getiren köylünün bütün akrabaları böyle böyle Hoca’ya misafir olmuşlar. Hoca da bu işten epeyce yılmış. Bir gün yine saçı sakalına karışmış birkaç kişi kapısına dayanıp:

– Hoca, demişler, hani sana tavşan getiren bir köylü vardı ya, biz onun köyünden değiliz ama yakın köylüyüz. Uzaktan da akraba sayılırız.

Hoca onları da misafir etmiş etmesine de önlerine birer kase su koymuş.

– Hoca, demişler, bu nasıl tavşan suyu? Hoca hiç oralı olmadan:

– Bu, demiş, tavşanın suyunun suyunun suyu!

Geçmiş yazımda değindim, bir senede 1000 kişiyi profesör yapmışız. Almanya Aile Bakanı sosyal demokrat SPD partili Franziska Giffey ise, doktorasının alıntı (intihal) nedeniyle iptal edilmesi olasılığı üzerine görevinden istifa etmişti. Sadece “bir olasılık”.!

Bizde ise ahlak, şeref ve namus kavramlarının dinimiz nedeniyle onların değerlerinden daha yüce oluşu, bırakın alıntıyı (intihal), diploma konusunda bile soru sormayı dahi aklımıza getirmiyor.

Bu arada Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizin geleceğini emanet ettiği 19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramını da sessizce kutladık.

Gençlerimizin üçte biri nerede? diye sormadan.

Fiat lux – Bırakın ışık olsun.!

www.servetbasol.com

210524