Hikaye
Benim
adıma bir site kurmamın amacı sadece eğitim ve bilgilendirme nedeniyledir. Buna
gerek duyuş nedenim ise çok hüzünlü bir hikaye.
Elbette benim için hüzünlü.
İstanbul’da
THY Uçuş İşletme Kontrol Merkezinde çalışmaktayım. Sene 1977. Dirty Dozen üyesi olarak işe
başlamış, hele ben ikinci Uluslararası Lisansımı almış, zıpkın bir genç. Elbet
ilerlemek ve gelişmek için can atıyorum. Bazen abarttığım da oluyor. Gece nöbetlerinde
fazla iş olmayınca aşağıya Meteoroloji’ye inip serçe işliyor, günlük
meteoroloji haritalarının çizimine yardım ediyorum. Hatta izin günlerimde
Göztepe Meteoroloji’de radiosonde atıyor, verileri
işleyip skew-T log-P diagramını çiziyordum. Elbette bu da benim Havacılık
Meteorolojisi bilgimi arttırıyor ve bu sayede mesleğimi daha da başarılı
yapmama, konuya olan hakimiyetimi arttırmaya neden oluyordu.
Bilgiye
ve belgeye aç bir şekilde çalışırken gündüzcü ekip saat 17:00 olunca çıkıyordu.
Müdürün odası ile bizim çalışma salonumuz arasında cam bir bölme var sadece.
Ben de o sırada frekansın başında, cam bölmenin yanında telsiz iletişimi
sağlamaktayım uçaklar ve teknik bölüm ile.
Müdür
(ki bir Kaptan Pilot idi) odasından çıkıp gidince çoğu zaman masasında kitap,
mecmua gibi yurt dışından gelme ne varsa okumaya çalışırdım. Bu sefer dikkatimi
bir mecmua çekti, ATW. O zamanlar kolay bulunan bir mecmua değil ve sadece
üyelere gönderilen 60-70 sayfalık aylık yayın. Hazine bulmuş gibi doğru masanın
altındaki madeni çöp kutusuna yönelip, kimse görmeden mecmuayı alıp yerime
döndüm. İki saat içerisinde mecmuayı hatmetmiş, notlarımı almış ve ne
yapacağımı planlamıştım.
İlgimi
çeken reklam, bir INS reklamı idi. Fikir sahibi ama bilgi sahibi değildim. O
nedenle reklamın sahibine mektup yazmaya karar verdim. O senelerde uzakta isen
ancak mektup ile yazışırdık. Telgraf ise uç seviye haberleşme için
kullanılırdı, “Bir kızımız oldu” ya da “Dedemizi kaybettik” gibi kısa
yazışmalarda etkiliydi. Mektup ise ortalama şehir içi iki gün, şehirler arası
bölgesine göre 4 ila 7 gün sürerdi varması. Uluslararası ise tahmin bile
yürütemezdik. Üstelik biz 01 Tem 1875 senesinde GPU üyesi olmuş bir neslin
torunlarıydık! Mektubu yazdığımı unuttuğum bir sıra, eve sarı
bir zarf geldi. İçinden INS ile ilgili açıklayıcı bilgiler vardı, nasıl monte
edilir, erişim mesafesi nedir, kullanım kolaylıkları, bakımı vs..
bir çok detay ama özü hakkında beni tatmin edecek
bilgi yok. Arama motoru da olmayınca, başlıyorsunuz o broşürde kim var ise
yazmaya. Her hafta en az iki mektup yazıp cevapları bekliyor ve cevaplar ile
ilgili yeni mektuplar yazıyordum. Sonunda bilgi paylaşıma hazır duruma geldi.
Bu sefer Ankara’ya telefon edip (Bilim ve Teknik Mecmuası), ne yapmam
gerektiğini sordum. İki kopya daktilo ile yazacak ve var ise aydıngere
uygulanmış çizimleri ekleyecektim. Fotoğraf, basımı için zor ve pahalı
olduğundan tercih edilmiyordu.
Gece
nöbetlerinde Özden Hanımın daktilosunu kullanarak yazıyı bitirmiştim ama
çizimler bir ayrı ihtisas konusuydu. Onu da Yeşilköy Meteoroloji’deki Mustafa
Arınık halletti. Yarı zamanlı bir mimar ofisinde çizimlere yardım ediyormuş,
sağ olsun, çizimleri yaptı ve getirdi. Ben de postaladım. Postaladıktan sonra
bekleme süresi ve sonra haber geldi, önümüzdeki ay yayınlanmasına karar
alınmış. Ben zaten 1980 senesinden beri her ay Bilim ve Teknik Mecmuası
almaktaydım. O nedenle kaçırmama imkan yoktu ama size
bu arada geçen süreyi hatırlatayım. Nisan 1978-Ocak 1982. Bu yazışmaların
süresince benim dedektif gibi çalışmam ve derlemem bu kadar uzun sürmüştü. Yine
de sonuçtan memnundum. Ofiste kimseye bu
olaydan bahsetmemişken nihayet bir gün bir vardiya arkadaşım uzaktan seslendi;
“Vaay Servet, Bilim ve Teknik’e yazmışsın, tebrikler.”
https://www.servetbasol.com/Articles/seyrusefer.pdf
Halbuki ben bir değil, birçok
arkadaşımın o yazıyı okumuş olmasını beklemekteydim.
Sahi,
Annex’lerin kapağı ne renktir?
https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1043.htm
İnanın
kimse bana “böyle soru olur mu?” demedi, cevaplayan da çıkmadı.
https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1116.htm
Demem
odur ki, havacı olabilmek için önce okuman gerekli. Havacılık kurallarını
öğreneceğin tek yer ICAO yayınlardır ve hep elinin altında olmalıdır. Bundan
dolayı yazmış olduğum Hukuk ve Havacılık (1st.ver
120106-2nd.ver 120312) kitabım sırf bu
nedenle yararlı oldu okuyanlara sanıyorum.
Tabii solda İngilizce, sağda da Türkçe çevirisinin yer alması ayrı bil kolaylık
idi. Okuyanlara tabii.
Şu
günlerde ise eskiden bizim çektiğimiz erişim sıkıntıları artık yok. Veri
çağında her şey elinin altında.
Bu haftaki yazımı ICAO sitesindeki “bedava” kitaplara ayırdım. Örneğin
International
Air Law Treaties
için Ingilizce 43 belge mevcut. Doc.7300, Doc.7500,
Doc.7620, vs.
Manuals;
Doc.9365, Doc.9859, Doc.9944, Doc.9966, Doc.10151, Doc.10088 toplamda 10 belge.
Annexes:
Annex-9, Annex-11, Annex-13, Annex-17 dahil olmak üzere toplamda 7 belge.
Safety
için 9, Flight Ops için 2, Meteorology
için 1, Security and Facilitation
için 5, Environmental Protection
için 2, toplamda 60 belge.
Meslekten
olanların bildiği bir konu bu ama meslekten olmayanlar için bu bilginin yararlı
olacağına inanıyorum. Özellikle Sivil Havacılık Yüksek Okullarında ya da Uzay
ve Havacılık Fakülteleri’nde ders veren bazı eğitimcilere yararlı olacağına
inanıyorum. Sadece onlar için değil, isteyen herkese açık bu bilgilere
erişimleri olduğunu bilmeleri bile benim için yeterli. Tek sorun bu belgelerin
6 dilde yazılı olmaları ve Türkçe’nin bu altı dil içerisinde olmaması. Yani
yine “Havacılık ancak İngilizce bilenlerin yapabileceği bir dildir” savına
geldik. Üstelik liseden mezun olurken ancak 40.000 sözcük kullanarak mezun
olmuş olan gençlerimize 60.00-80.000 sözcük öğrenerek mezun olan ve kendi havacılık
yasalarını kendileri evrensel boyutta yapabilen o altı dili konuşan ülkeler
karşısında çevirinin bile yetmeyeceği durumların çaresizliğini yaşayıp
gördükten sonra.
“1970’lerde ucuz işçilik ile
üretilen tarım ve oyuncak ile kalkınamayacağını gören Tayvan, 1980’lerde ağır sanayi
hamlesi ile kalkınmaya karar vermiş, tüm yatırımlarını buna göre düzenlemişti.
Eğitimini Meslek Okulları ve devamı olan Yüksek Okul üzerine kurmuş, yarı
iletken üzerine yoğunlaşmış (ara sanayi), ARGE yatırımlarını planlamış ve ülke
olarak “Asya Kaplanları” arasına girmeyi başarmıştı. 2011’de Dünyanın üçüncü En
İyi Yatırımcısı seçilen Tayvan, son 20 yıldır IT teknolojisi üzerine
çalışmakta, bu sektörde de dünya pazarında en büyük beşinci üreticidir.
Eğitim ile desteklemez
iseniz, üretemezsiniz.
Eğitimi ARGE ile beslemez
iseniz, üretiminizi değerlendiremezsiniz.
Eğitimi planlamaz iseniz,
ürününüzü pazarlayamazsınız.
Son yazım “Kibir”
için yapılan yorumlar, plansızlığın sonucu su üzerine çıkan “eğitilmiş
eğitimsizliğin” artık saklanamayacak boyutlara geldiğini işaret etmekte.
Sorunlar günlük değil,
gelecek nesiller için çözümlenmeli, günlük kısır politikalar yerine Yeni Nesil
Havacılık Profesyonelleri (NGAP) üzerine yoğunlaşmalıdır.
Yeterli bir alt yapı olmadan
başarmayı hayal bile edemeyiz.
Bu kadar zeki ve pratik zekaya sahip bir millet için bu kolay bir hamle olacaktır.”
https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1525.htm
Eskiler
demiş zaten ama cahil kitlelerin kolay yönetildiği ve bilimin zor, cehaletin ise
çabuk öğrenilişi nedeniyle, bize ancak bu kaldı;
Age quod agis - Do what you do well, pay attention to what
you are doing.
210426