Değişim…
Biz insanımızı nasıl ve ne şekilde yetiştiriyoruz?
2018'de ilk otonom otomobiller ile tanıştık. Önümüzdeki 2 yıl içinde, tüm sanayi sektörü büyük değişimden geçecek. Sürücüsüz herhangi bir aracı telefonunuzla çağırabileceksiniz. Park etmenize gerek kalmayacak, sadece sürüş mesafesini ödeyeceksiniz ve sürüş esnasında üretken olabileceksiniz.
Bugünün küçük çocukları hiçbir zaman ehliyet alamayacak ve asla bir araba sahibi olmayacaklar. Bu şehirlerimizi değiştirecek, çünkü% 90-95 daha az arabaya ihtiyacımız olacak.
Eski park yerlerini yeşil parklara dönüştürebiliriz.
Her yıl yaklaşık 1.2 milyon insan, dikkat dağıtıcı veya sarhoş sürüş de dahil olmak üzere trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Şimdi her 90.000 km'de bir kaza geçiriyoruz; otonom sürüş ile 9 milyon km'de 1 kazaya düşecek. Geleneksel otomobil şirketleri şüphesiz iflas edeceklerdir.
Teknoloji şirketleri (Tesla, Apple, Google) devrimci yaklaşımı uygulayacaklar. Şimdiden Volvo içten yanmalı motor araç üretimini durdurarak 2019 modellerinin tümünü sadece elektrikli ve hybrid üretmeye harcayacak.
Birçok mühendis Volkswagen, Audi, vs... gibi elektrikli araç üreten şirketlere geçiyorlar. Birkaç yıl önce bu duyulmamış bir şeydi. Oto sanayi merkezleri artık tümden yeşil alan olacak.
Yarınlara hoş geldiniz...
Havalimanına girmek için üzeriniz ve yanınızdaki eşyanız uzaktan tarama ile kontrol edilecek ve kırmızı ışık yandığında üzerinizde ya da eşyanızda neyin buna sebep olduğunu bilememenin tatlı telaşını yaşayacaksınız. Girdiğiniz kontrol odasının kapısının açılmaması ve arkanızda sıra bekleyenlerin olduğunu düşündükçe panik yapmanıza gerek yok. Rahat olun ve gülerek “Yanlış alarm, şimdi düzelir” tavrıyla bir görevlinin sizi almasını bekleyiniz. Nasıl olsa sizin yerinize her eşyanızı ve üzerinizi o arayıp münasebetsiz nedeni bulacak ve sizi feraha çıkaracaktır.
Havalimanlarında sizi karşılayıp sefere kabul edecek bir çalışan bulamayacaksınız. Zaten birçok havalimanı böyle çalışmaya başladı bile. Bagajınız için 21,5 Kg geldi diye anlayış bekleyeceğiniz birisi de olmayacak karşınızda. Aksine makine sizden Kredi Kartınızı tanıtmanızı isteyecek fazla bagaj ücretini almak için. AMS yerine AMM’a giden bagajınız için ancak kendinizi suçlayabileceksiniz. Yanlış anlaşılma yerine yanlış harfe dokunmanın dayanılmaz suçluluğunu yaşayacaksınız. Elbet bu yanlışı gözden kaçırmış olmanız da cabası. Yanınıza almanız gerekenler ile almamanız gerekenler listesi sizin için kabusa döneceğinden, eski bir atasözüne uygun seyahat etme alışkanlığı kazanacağınıza eminim;
“Yolculuğa çıkarken gereken eşyanın yarısını, gerekli paranın iki mislini yanınıza alınız!”.
Ulusal Havayolu şirketleri 1:30’ saatlik uçuş süreleri altında uçuş yapmayacak, böylece elektrikli yüksek hızlı trenler ile bölgesel havacılık uçak ve helikopterleri daha yaygın hizmet verecek, hem de hava trafiği uygun yoğunlukta kalacak.
Tüm hava, deniz, kara ve raylı ulaşım vasıtalarındaki bilgisayar sistemleri ile yer kontrol bilgisayarı arasında karşılıklı bilgi alışverişi ile yolculuk ve gidişat kontrol edilecek, gecikme ve olumsuz bir olayın ortaya çıkması en az’a indirgenecektir.
Tüm bunlar, sizlerin işinizi kaybetmenize neden olacaktır. Sadece işinizi kaybetmeyi değil, mesleğinizin de ortadan kalkması anlamına gelecektir. Bu da çok doğal bir sonuç olacaktır. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün. 56 dil bilen bir kontuar makinesi mi, yoksa en fazla üç dil bilen siz mi? 1.5kg için para istemeyi kendine yediremeyen vicdanlı bir çalışan mı yoksa parasını öde diyen bir cihaz mı patronun yararınadır.!
Ayrıca böyle boş konuşma ile zaman harcamak artık yok.!
“Good mornin’ tower, this is KLM 326 request start-up and push back please.” |
"Günaydın kule, burası KLM 326 |
“Good mornin’ KLM 326, expect start-up in two hours.” |
"Günaydın KLM 326, en erken iki saat içinde çalıştırma verebiliriz." |
“Please confirm, two hours delay?” |
"Lütfen onaylayın, iki saat gecikmemiz mi var?" |
“Affirmative” |
“Evet efendim” |
“In that case, cancel the good morning!” |
“Bu durumda ‘iyi günler’ dileğimizi iptal edin!” |
Hava trafik sistemleri tam otomasyona geçip şu şekilde iletişimler bizi bekliyor olacak;
TAM OTOMATİK ATC - Hava sahamıza hoş geldiniz. Sizi takip ediyoruz. Yüksek seviye için 1'e, direk rota için 2'ye basın. Operatöre bağlanmak için lütfen bekleyin. Şu an tüm operatörlerimiz başka uçaklara hizmet veriyor. Tahmini bekleme süreniz 5 dakikadır.
TAM OTOMATİK, PİLOTSUZ UÇAK: Pilotu ve mürettebatı olmayan dünyanın tam otomatik uçağına hoş geldiniz. Birazdan önünüzdeki koltuk sırtlarından yemek paketleriniz çıkacaktır. Şu anda 4000 metre yükseklikte uçmaktayız. Önünüzdeki koltuk cebindeki listeden ne istediğinizi, önünüzdeki ekrandan dokunmatik yöntemle belirleyebilir, rahatınızı bozmadan bu istediğinizi elde edebilirsiniz. Uçağımız hem uçaktaki sistem hem de uzaktan kumanda sistemleri ile yönetilmektedir ve bu sistemlerin arıza yapma ihtimalleri hiç yoktur... yoktur ...yoktur... ...yoktur... ... ...yoktur... ... ... ...yoktur...
207 adet Yüksek Öğretim Kurumu içerisinde 88 adedi Havacılık ile ilgili bölümlere ait olup senelik 18.000 öğrenciye diploma verilmekte ama bu diplomaların hiçbiri havacılıkta geçmemektedir. Nedeni ise basittir. Uluslararası Sivil Havacılık şartlarını karşılayan bir eğitim verilmesi için uluslararası yeterliliğe uygun bir program henüz hazırlanmamış olmasıdır. Ayrıca ICAO tarafından verilen Uluslararası Lisans’ların da YÖK tarafından kabul görmüyor olması da ayrı bir konudur. Bu tarihten sonra sivil havacılık içerisindeki hemen her bölüm, kendi içerisinde personel azaltmaya başlamışken (salgın nedenleri dışında), her sene YÖK bu 18.000 öğrenciyi sokağa salmak zorunda kalacaktır. SHGM, kimseye ek külfet getirmeyecek olan hostes adayları için yüzme bilme şartını hala getirmedi ama hosteslere “ditching” eğitimi vermek zorunlu.
Teknoloji evrimi ile başka meslekler doğmuş ve daha başkaları da doğacak iken bizlerin bu yeni meslekler için eğitimin hiçbir kademesinde hazırlık yapmayışımız ve bu yeni sistemlerde uluslararası İngilizce bilme zorunluluğunu göz ardı ederek bu şartı görmezden gelişimiz, bizi yüzyılın de gerisine itmeye devam edecektir. İleriyi görmek herkese nasip olmaz.
Hele 1933 senesinden 1991 senesi ancak asrın liderince öngörülebilir;
“Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur,
komşumuzdur, müttefikimizdir.
Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat
yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez.
Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan
gibi parçalanabilir, ufalanabilir.
Bugün elinde sımsıkı tuttuğu
milletler, avuçlarından kaçabilir.
Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İşte o zaman Türkiye ne yapacağını
bilmelidir...
Bizim bu dostumuzun idaresinde, dili
bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır.
Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Hazır olmak yalnız o günü susup
beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır.
Milletler buna nasıl hazırlanır?
Manevi köprüleri sağlam tutarak.
Dil bir köprüdür... Tarih bir
köprüdür...
Köklerimize inmeli ve olayların
böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz.
Onların bize yaklaşmalarını
bekleyemeyiz.
Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”
M.K.Atatürk
(1933 yılında Cumhuriyetin
10'uncu kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmadan...)
Bize ise şu an ileriyi değil, etrafımızda olan biteni görüyor olmamız -şimdilik- yeterlidir.
Dünya değişiyor, kültür değişiyor, bilim değişiyor, teknoloji değişiyor, her şey değişiyor.
Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi.!
Görün artık…
“Zekanın
ölçüsü, değişme yeteneğidir.”
Albert Einstein
210104