COVID-19
Sonrası “Yeni Düzen”!
Sokağa çıkma yasağı bittiğinde herkes yiyecek almaya koşuyor. Ancak
ondan sonra gezmek akla geliyor. Salgının geçtiği ya da düşüş gösterdiği
yerlerde gezmeyi düşünenler hala eskinin nerede ise yarısı kadar.
Şu an için uluslar arası dolaşım olmasa bile, yurt içi dolaşım mümkün
görünmekte. Son birkaç ilde de bu uygulamaya son verildiğinde o da artış
gösterecek.
Halk hala endişeli. Geçen yazımda da bahsettiğim 1:30 saatlik uçuş
mesafesi altındaki yerlere halk, başka vasıtalarla değil kendi vasıtaları ile
gitmek eğiliminde. Gidilecek yerler ise turistik değil, ya hasret gidermek için
memleketine ya da şehirden kaçmak için yazlığına. Hastalığın en çok etkilediği
yaşlı ve kronik hastalık sahiplerinin henüz dışarı çıkmaya “gönüllü”
olduklarını sanmıyorum.
Gezi için dışarı çıkacak olan gençler ise tatil noktalarına yönelmiş
durumda olsa bile henüz eski oranlara ulaşmanın çok uzağındalar. Şu an için
yakın ve güvenilir noktalar daha çok tercih edilmekte. Ayrıltılan (fr: rezerve)
yerlerin özellikleri ise (çok’tan en az’a) ekonomik, orta sınıf, üst sınıf ve
lüks olarak sınıflandırılmakta ve bu sıralamada ekonomik yerlerde doluluk oranı
yüksek iken lüks yerler en düşük oranı vermekte. Bu oranların hemen artmasını
da beklememeliyiz. Ayrıca gezginlerin sınıf ve beklentileri de değişmiş
durumda. Eskiden para ile kiralanan uzun iskemle (chaise slongue) ve gölgelik
(shamsia) artık bedava veriliyor olsa bile sağlık nedeniyle istenmiyor. Kumsalda
(fr: plage) havluların altına serilecek koruyucu örtüler ile akşam serinliğinde
üzerine alacağı şal’ı bile insanlar yanlarında taşınmakta olacaklar.
Zaten seyahat niyetinde olanlar Eylül öncesini düşünmüyorlar. Önce
yazlıklarına gidenlerin durumlarını gözleyecekler ve ona göre karar verecek
gibi görünüyorlar. İşin daha da ilginç tarafı, Eylül’de okulların da açılacak
olması. Bu durumda gezi planı yapabileceklerin sayısı çok az, “bekle ve gör”
seçeneği belirleyici olacak. Demem odur ki kimse kendini güvende hissetmedikçe hiç
bir şey eski hareketliliğini kazanmayacak.
Uluslar arası uçuşlar
açıldığında ise başka bir olgu egemen olacak gibi görünüyor. İç hatlar için ne
düşünülüyor ise, dış hat gezileri için de aynı davranışın beklenmesi doğal
olacak. Yani, artık toplu organize geziler değil, kişisel planlamanın
yönlendirdiği özel geziler ön plana çıkacak.
Devletlerin alacakları gezi şartlarına uyanlar ancak uçaklara kabul
edilecekler. Uçakların 1:30 saat üzeri uçuşlarda yolcu bulmaları ve uçağı
doldurmaları sorunsuz gerçekleşecek. Maske ve siperlik ile seyahat edilecek. Havalimanında
ve uçaklarda Vergisiz Satışlar (Duty Free) yapılmayacak. Uçaklarda ikram,
mecmua ve gazete dağıtılamayacak. Koltuk sınırlaması olmayacağı için sosyal
mesafe isteyenler ek koltuk satın alabilecekler. Yolcular, kendi yiyecek ve
içecekleri ile uçağa binmek isteyecekler. Buna müsaade edecek olan şirketlerde
yolcu patlaması yaşanabilir.
Otel, lokanta ve büfelerin gözle görünür sağlık koşullarını yerine
getiriyor olmalarının bile talebi arttıracağından şüphe duyulacağı kesin. Al
git ve evlere servis dışında kapasite sınırlaması ve sosyal mesafe kuralları,
bir yere kadar müşteri çekecek. Sonuçta otellerde gym, açık büfe, havuz ve
ortak soğutma sistemlerinin kapalı olması da buna neden olacak. Çoğu otellerde,
parklarda dahası, toplu bulunulacak yerlere girmek için özel kod almış olma
şartı getirilecek.
Yine hem parasal hem de sağlık endişelerinden dolayı temizlik ve
mikroptan arındırmanın kişisel yapılabilmesi nedeniyle özel oda, daire ya da ev
kiralaması tercih edilecek.
Geziler sadece hava, kara, deniz toplu taşımacılığındaki düzenlemelerle
artmayacak. İlk varış istasyonundan son varışa kadar ara yolculuk
olanaklarındaki düzenlemeler, toplu taşımacılıktaki artışı da etkileyecek. Varış
yerindeki fırın, bakkal, market, manav vs. bu geziye çıkmak için çok etkili bir
tavır ortaya koyulmasına neden olacak. Kısacası yöre halkının bu salgına
yaklaşımı, gezilerin geleceğini etkileyecek olan en önemli veri olacak. Kimse
gideceği yerdeki şartları sorgulayıp aldığı yanıtlara güvenmeden başka bir yere
gitmeyecek gibime geliyor. Buna, vardığında kendisine uygulanacak olan 14
günlük karantina süresi de dahil.!
Konumuz olan havacılığa gelirsek havayolu şirketleri, mevcut özel (ing:
Lounge) alanlarını (ing:saloon) sınıf farkı gözetmeksizin kendi yolcularına
açmalılar ki şirkete güven gelsin ve başka şirket yolcularından arındırılarak
korunmakta olduklarını düşünsünler. Elbet bu alanlarda ikram vs.. bulunmayacak.
Bu da böylesi alanların tamamen kendi yolcuları için kullanılmasına ek bir yük
getirmeyecek. Hele uçağa biniş için bekleme alanı girişine bir de virüsten
arındırma kabini koydular mı, demeyin gitsin.
TC Sağlık Bakanlığı’nın sayfasında çok yararlı bilgiler var.
Okumanızı tavsiye ederim.
Norm’ dan üretilmiş olan normal, yabancı dilde “düzen” anlamındadır.
Yabancı dili kullananlar için “new normal”, “nouveau normal”, “nuovo normale”,
“nueva normalidad” “yeni düzen” anlamındadır.
Türkçe “yeni normal”, ben dahil
bir çok kişiye anlamsız gelmektedir. Türkçede kullanılan normal, “TDK- sıfat: Kurala uygun, alışılagelen, olağan,
aşırılığı olmayan, uygun” anlamındadır.Hepimiz şundan eminiz ki artık
hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.!
Bundan dolayıdır ki söylem, “yeni
normal” değil, “Yeni Düzen” olmalıdır.
Ve olacaktır da.!
200518