Bonobo maymunu ateş
yakıp yemek yapıyor,
Geçtiğimiz yıllarda
hayvanların taş çağına girdiği konuşuluyordu. Başlangıçta BBC tarafından
duyurulan bu bulgular insanların, insan türünü en akıllı ve ayrıcalıklı tür
olarak görmesi fikrine ağır bir darbe daha indirmişti.
Eğer Tayland’da bir grup makak maymunu geçmiş 50 yıl boyunca taş çağını
yaşıyorsa acaba dünyada başka ne tür evrimsel gelişmeler yaşanıyor? Henüz
bunlara yeterli cevap verilmemişken insanlığın zekâ düzeyleri arasındaki
hiyerarşiyi tekrar yapılandırması gerekecek gibi görünüyor.
Bonobolar, şempanzelerin kuzenidir. Kanzi adlı bu bonobo 35 yaşında ve
maalesef esaret altında doğmuş. Des Moines, Iowa üniversitesinde bulunan ve
maymun bilinci hakkında araştırmalar yapan bir grup araştırmacı aynı zamanda
onlarla iletişim kurmanın yollarını da geliştiriyor.
Kanzi bu maymunlar arasında en etkileyici olanı, özellikle ateş yakma ve
işi bittiğinde onu söndürme, kendi yemeğini pişirme, yemeğini şekerlemeler ile
tatlandırma gibi etkileyici becerileri var.
Dr. Savage-Rumbaugh, Kanzi ile ilgili şunları söylüyor: “Kanzi ateş
yakıyor çünkü bunu istiyor. Kanzi küçükken ilkel insanların nasıl ateş yakıp
onu kontrol ettiğini gösteren filmler izlemişti. O filmlerden özellikle
Spellbound’u büyülenmiş biçimde binlerce defa izlemişti.“
Kanzi ayrıca 3000 İngilizce kelimeyi anlayabiliyor ve semboller yardımı
ile konuşabiliyor ve bunların 500’ünü kullanarak insanlarla iletişime
geçebiliyor.
Onun yeteneklerine dayanarak, insanlar artık insanların ve zekanın
gelişimi, hayvanların bilinci ile ilgili düşüncelerini değiştirebilirler.
* Şunu
belirtmeye gerek duyuyorum ki hayvanların üzerinde deney yapmayı veya onları
bir yerlere kapatmayı kesinlikle doğru bulmuyor ve sonuna kadar karşı
çıkıyorum. Haberi paylaşmaktaki amacım insanın kendi zekâsını en üstün görmesi
hatasına karşıdır.
Dr.
Savage-Rumbaugh
https://gaiadergi.com/bonobo-maymunu-ates-yakip-yemek-yapiyor-3-bin-kelimeyi-anliyor/
Dedektif: Görevinizin ne olduğunu söyler misiniz?
Şüpheli: Sinyal istihbarat toplayıp analiz ederek
müşterilerimin işine yarayabilecek raporlar hazırlıyorum.’
Dedektif: Hizmetinizin muhatabı kimler?
Şüpheli: Britanya Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları.
Dedektif: Yani Britanya hükümeti için çalışıyorsunuz.
Şüpheli: Hayır, hükümetler değişir. Ben
Britanya halkı için çalışıyorum. Hükümetin Britanya halkını koruyabilmesi için
istihbarat topluyorum. Hükümet halka yalan söyleyebilsin diye istihbarat
toplamıyorum. Bir terör saldırısını engellemek için istihbarat toplanmasına bir
itirazım yok. Benim itirazım Birleşmiş Milletlerdeki bir oylamanın manipüle
edilmesi ve dünyanın yalanlarla savaşa sürüklenmesine.
Yukardaki diyalog,
İngiliz-Amerikan ortak yapımı ‘Official Secrets’ (Resmi Yalanlar) isimli
belgesel-drama türündeki filmin en vurucu sahnelerinden birinde geçiyor.
Sahnede aksiyon yok, vuruculuğunun kalbinde iyi bir metin ve berrak oyunculuk
var. Kahramanımız Katharine Gun, GCHQ’da (Hükümet İletişim Genel Merkezi) Pekin
lehçesi olan Mandarin uzmanı. Britanya istihbaratı için dünya çapında telefon
dinlemesi yapan bir ajan Katharine. Soyadı aslında ‘Gun’ değil Türkçe
telaffuzla ‘Gün’; çünkü kocasının soyadını kullanıyor. Yaşar Gün, Britanya’ya
siyasi ilticada bulunmuş ve oturma izninin çıkmasını beklemekte olan bir Türkiye
Kürdü.
Katharine ve çalıştığı
serviste farklı dillerde dinleme yapan diğer ajanlar 2003’teki Irak işgalinden
bir buçuk ay kadar önce Amerikan istihbarat teşkilatı NSA’den GCHQ’ya gelen
kritik bir mesaja dair bir e-posta alıyorlar. E-postanın ilişiğinde Irak işgali
için BM Güvenlik Konseyi kararı çıkartmaya çalışan ABD’nin, konseyin daimi
olmayan üyelerini yola getirecek şantaj malzemesi bulunması konusunda Britanya
istihbaratından yardım isteyen bir bilgi notu var. Katharine’in yapması gereken
dinleme yaparken Irak oylamasında kilit rol oynayacak beş ülkeye (Bulgaristan,
Angola, Kamerun, Şili ve Gine) karşı koz olarak kullanılabilecek bir istihbarat
bulmak. ABD ve Britanya’nın elinde Saddam Hüseyin’in Irak’ta kitle imha
silahları bulundurduğuna dair bir istihbarat olmadığını bilen Katharine
vicdanının sesini dinleyerek bilgi notunu savaş karşıtı aktivist Yvonne Ridley
aracılığıyla Observer gazetesine sızdırıyor.
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/01/07/resmi-sirlardan-resmi-yalanlara/
Günümüzü
ne denli karmaşık bir yapı ve ne denli bir kargaşa ile yaşadığımız sanki
gözümüze sokularak kabul ettirilmeye çalışılıyor. Tüm bu olaylar içerisinde de
birileri geleceklerini bırakın garantilemeyi, planlamayı bile
gerçekleştiremiyor.
Zeka
ile düşün birlikte kullanıldığında işe yarar. Buradan çıkarılacak sonuç, sizin
insani kökeninizin geçmişine bağlı olarak şekillenecek ve paylaşılacaktır.
Eğitiminiz için kullandığınız sözcüklerin çokluğu, kültür ve yetiştiğiniz
ortamın çeşitliliği ile yaşadığınız ülkenin altyapısına bağlı özgün bir sonuç
elde edeceksiniz. Doğru ile eğriyi, yalan ile gerçeği asırlar boyu
araştıranlar, yalanlar ve düzmece iftiralarla saf dışı edildiler en masum
deyişle.
Türk
çocuğu ise zaten liseyi bitirdiğinde, ana dilinde 9000 sözcük, bir Finli çocuk
40.000, bir İngiliz 98.000, bir Alman 88.000, bir Fransız 82.000 sözcük
duyarak, okuyarak, öğrenerek mezun oluyor. Eğitim ile uğraşanlar bilir, yol
tarif etmekte bile zorlanan birisine neyi nasıl öğreteceksiniz?
Öz
Türkçe bir sözcük olan “öğün” aslında “öğ” sözünden türetiliyor. Bu kelime ise
“akıl - us” anlamına geliyor. Sözcüğe Atatürk’ün getirdiği ve o dönemlerdeki
kullanımıyla dile getirdiği “-ün” eki ise “akıllan, aklını kullan” anlamı
kazandırıyor. Yani “Türk; öğün, çalış, güven” deyişindeki “öğün” sözcüğünün
anlamı, “övün” yani övünmek değil. Ayrıca bu cümlenin anlamı da çok farklı bir
mesaj veriyor: “Türk; aklını kullan, çalış, güven”.
Bilindiği
üzere "aklını kullan" emri Kur'an da 64 defa geçer.
İşte
eğitimin temel hedeflerinden birisi de budur. Çeşitli dersler ile düşünmeyi,
araştırmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırmak. Ezber, düşünce sistemini bozduğu ve
gelişimi engellediği için tercih edilmez. Düşünün 1’den 19’a kadar Annex
toplamda 3880 sayfa tutuyor. Bu sayıya daha Doc serisi eklenmiş değil. Eğer
eklerseniz 10.000 sayfa üzeri sadece ICAO. Eurocontrol, EASA ve SHGM daha buna
dahil değil. Ama mesleğinizi yaparken ayırt etmeden başvurmak zorunda
kalacağınız bir yayın elbet olacaktır. İşte ezber değil, bağlantıyı akıl ederek
15.000 sayfadan size gerekli olanı çabucak bulmak, bulmanın yolunu öğrenmek,
geleceğiniz için çok önemli bir yetenek olacaktır.
Bundan
dolayıdır ki bir kişinin değerini anlamak için hocası, ustası, yani onu o
meslekte eğiteni sorulur hep. Çırak ise kimin çırağı, usta ise kimin yanında
usta oldun sorusunun çokça sorulma nedeni budur. Ustalar, hocalar aslında
mesleğin en önemli kısmını, yani “tavır” kısmını öğretirler, ya da öğrenmek
isteyenler, kitabı olmayan bu tavrı, iyi gözlem yaparak öğrenmek zorundadırlar.
Bu nedenle hep bu deyişi kullanırım;
“Meslekler
arasında fark yoktur, meslektaşlar arasında fark vardır”.
Hangi
mesleği yaparsanız yapın, iyi meslektaş olmaya çalışın.
200120