Electronic Warfare (EW)

icerik_292.jpg

Elektromanyetik spektrum, çağımız görevlerinin hepsini kapsamaktadır. Yerde, denizde, havada ya da alanda birden fazla dalga boyunu kazanmadan başarı elde edemezsiniz. Elektronik savaş üç şekilde kullanılır: saldırgan, savunmacı ve destekleyici önlemler. Elektronik Savaş (EW) alanındaki stratejik çözümleri geliştirmeye ve geliştirmeye devam etmekte olan her bir şirket, elektromanyetik spektrum operasyonlarının karmaşık yönü ve stratejik önemini herkesten daha iyi anlamış demektir.

İçinde bulunduğumuz dönem klişe sözlerle anlatılabilecek bir dönem değildir. Geleceğin göklerde olduğu nasıl geç anlaşılmış ise (en azından bizim tarafımızdan), şimdilerde bunu “gelecek dalga boyu kontrolünde” diye söyleyebiliriz.

Daha şimdiden hücresel telefonunuzla sizi takip ediyor, evinizdeki bilgisayarınıza girebiliyor ve sizi kesintisiz dinleyebiliyorlar. Artık gizli diye bir şey yok.

Kişisellikten ülke çapına geçersek, istenilen yer ve zamanda ülkeler, iletişiminizi kesebiliyor, sınırlayabiliyor ve saptırabiliyorlar.

Ülkeler arasında ise çoktan başlamış olan eğlenceli bir savaş devam etmekte.

Bu savaşın hüzünlü tarafı da var elbette. Asıl savaş, bizim görmeyip, duymayıp, bilmediğimiz yer, zaman ve konularda yapılmakta.

Bu savaşın cephesi çok, amacı çok, çeşidi çok ve hedefi çok. Sıralarsak;

·      Karıştırılmış (Jammed) Ortamlarda İletişim Kurmak

·      Yazılım Tanımlı Yetenekler Örneklemesi (casus yazılım, truva atı, virüs, hacker)

·      Havada Elektronik Harp

·      Yerde Elektronik Harp

·      Denizde Elektronik Harp

·      RF ve Mikrodalga Geliştirme ve Sistemleri

·      RF Etkileşimi azaltma (Mitigasyon)

·      Düşük Form Faktörlü Elektronik Harp

·      Sınama ve Değerlendirme Sistemleri

·      (CellDefender) Hücresel Erişim Yönetim Sistemi

Gelişen teknolojiyle birlikte bilgiyi koruma ve muhafaza etme türleri de değişiklik göstermiştir. Sayısal ortamda saklanan bilginin yok edilmesi, değiştirilmesi ya da ele geçirilmesi siber güvenlik sorunlarının en önde gelen türüdür. Bilişim sistemlerinin veya bu sistemler aracılığıyla işlenen bilginin gizlilik, bütünlük veya erişilebilirliğinin ihlal edilmesi kurumları ve şirketleri bu konuda önlem almaya zorlamaktadır. Tüm bu savaş çeşitleri hep karşılıklı bilgi ve teknoloji çerçevesinde yapılmaktadır.

Gerçek bir siber savaşın ön aşaması, veri hırsızlığıdır. Sistemlerin çalışamaz hale getirilmesi ise en son aşamadır. Bu anlamda tehlikenin birinci boyutu istihbarat kanadındadır. En etkili saldırı yöntemlerinin başında da DOS ve DDOS (Dağıtık Servis Reddi) atakları var. Bu saldırılarla, güvenliğin 3 temel ayağından biri olan “Erişilebilirlik (Availability) hedeflenmektedir.

Tüm Zamanların En Yoğun DDoS Saldırısı 2018 Mart ayı çoğu internet kullanıcısı için sorunlarla başladı. İlk olarak, GitHub şimdiye kadar kaydedilen en büyük DDoS saldırısına uğradığını açıkladı. Saldırı, GitHub sunucularına karşı, saniyede 1,3 terabit trafik yaratan tüm zamanların en güçlü DDoS atağı olarak kayıtlara geçti. Bu saldırı web sitesi yükleme hızından sorumlu veritabanlarının sorgulanmasına dayanan başka bir DDoS saldırısı türü olarak da farklı bir boyuta sahipti.

2018 senesi Eylül ayında, dünyaca ünlü havayolu şirketi British Airways’in 380 bin müşterisinin başı ciddi şekilde ağrıdı. Şirketin 21 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında yaşadığı saldırı sırasında rezervasyon işlemlerinin dahi tehlikeye girdiği görüldü. Bu saldırıyla isimler ve adresler gibi temel bilgiler çalınsa da British Airways müşterilerinin sorunları orada bitmedi. Çünkü bilgisayar korsanları müşterilerin kredi kartı detaylarına da ulaşmayı başarmıştı.

2018 yılının son ayında kitlesel bir Google+ veri ihlali gündemi meşgul etmeye başladı. Bu ihlali takip eden büyük çaplı Bitcoin dolandırıcılığı 2019 yılının da siber güvenlik olaylarıyla geçeceğinin müjdesini verdi adeta. Öte yandan SplashData’nın yayınladığı ve dünya genelinde en yaygın kullanılan parolaların hala “12345” ve “123456” türevleri olması (hacker) çentik atanların işinin ne denli kolay olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Japonya Siber Güvenlik Bakanı’nın hiç bilgisayar kullanmadığını ve yanında çalışanların da bilgisayar kullanmasını yasakladığını açıklamasıyla birlikte doğan tartışmaların sonunda 30 Kasım, Dünya Bilgisayar Güvenlik Günü olarak ilan edildi.

Siber harp sırasında ulaştırma, bankacılık ve finans, elektronik haberleşme, lojistik, uzay, uydu ve yer sistemleri dahil olmak üzere pek çok saldırılardan etkilenebilmektedir. Yalnızca internet alanı değil dijital etkileşimin olduğu her alan siber savaşın etki alanına girmektedir. Örneğin ülkeler veya şahıslar, sahip oldukları siber kabiliyetler aracılığıyla korunaklı bir nükleer tesisin bilgi ve işletim sistemlerine sızabilir, bir petrol rafinerisinde patlama meydana getirebilir, elektrik kesintisine yol açabilir, trafikte araçların yazılım sistemlerine saldırı gerçekleştirerek ciddi kazalara sebep olabilir ve aynı şekilde bir savaş uçağını veya insansız hava araçlarını devreye sokup yanlış yönlendirebilir veya devreden çıkarabilirler. Bunun birçok örneğini gördük ve yaşadık ama akılda en çok kalanı 11 Eylül organizasyonu idi.

İntihar etti denen on mühendisimiz, sağa dönecekken güya sola dönüp düşen uçağımızdaki bilim insanlarımız, en son Almanya’da öldürülen mühendisimiz, hepsi bu sahada çalışmaktaydılar.

IHA yaptık diye övünmekteyiz. Uçuruyor ve veri topluyoruz. Halkımızın farkında olmadığı tek konu ise, üstün teknoloji sahibi ülkelerin bizim İHA’mızdan bize gönderilen veriye anında sahip oldukları ve bize müsaade ettikleri oranda veri toplayabildiğimiz.

Savaş uçakları artık çok dar alanda işe yarıyorlar. Bir uçağı onun değerinin yüzde birine mal ettiğin bir silahla düşürebiliyorsan, kaybın yüksek maliyet değil, heba edilmiş zaman ve yatırımdır. IHA’nın önemi de buradadır. Ne kadar ucuza mal edersen, kaybı halinde üzülmezsin. Bundan bir ay önce gazetelerde çıkan habere göre basit bir İHA’yı, milyon dolarlık bir savaş uçağından atılan onbinlerce dolarlık bir güdümlü füze ile düşürmemiz, buna en güzel örnektir. https://www.savunmasanayist.com/haberler/turk-f-16lari-suriye-sinirinda-rus-menseli-iha-dusurdu/

Son dönemde “Okuma oranı arttıkça oyumuz düşmekte” diye şikayet eden bakanımızdan, “Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum” diyerek YÖK üyeliğine atanan bir eğitimcinin başka bir dünyada yaşadıklarına inanıyorum. Birisi bencilliğin temsilciliğine, diğeri cehaletten geçinenlere örnek. Eminim ikisi de geleceğin dalga boyu kontrolünde olduğunun farkında değil.

Yaşam, çok zalim bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra ders verir...

André Gide

www.servetbasol.com

191028