124-262-52-314
“THY, dünyanın
124 ülkesinde 262 havalimanına,
Türkiye’de 52
şehir olmak üzere toplam 314 noktaya uçuyor.”
Böyle bir başlık ile övünmeli mi, dövünmeli miyiz?
Bu tür işletme, ancak Belediye Şehirlerarası Otobüs Garajları'nda olur.
A ile B arasında günde 3 değişik şirket 6 sefer yapıyor ise, toplam
sefer adedini 9'a ya da daha fazlaya çıkarırsanız, sefer saat aralığı azalır ve
sık uçuş kapsamına giren hat, daha çok yolcu taşımaya başlar.
İlk defa Gazanfer Bilge, 15 dakikada bir İstanbul'a otobüs kaldırarak,
İstanbul-Ankara arası yolcu taşıma rekoru kırmıştı.
Yıllardır belediyeler, otobüs seferleri sayısını ve varış noktası
sayısını arttırarak, daha fazla yolcu taşımışlardır. Şimdi bu "Belediye Şehirlerarası
Otobüs Terminali İşletmesi" örneğini THY gibi bir havayolu şirketine
uygulayarak, daha çok yolcu ve daha çok varış meydanı hedefleyerek zarardan kaçınmanız
hiç de kolay olmayacak.
Uçakçılık ile Otobüs Taşımacılığı birbirine benzemez.
Düşük maliyetli havayolu örneği ile tarifeli uçuş yapan havayolları,
birbirlerinden çok ama çok farklı işletme örnekleri sergiler.
Eskiden THY'nın sadece iç hat seferleri hem politik, hem de talep ile
belirlenirdi ve iç hattın kâr etmesi asla söz konusu olmamıştır.
Döviz ile kira öder, yedek parça ve sarf malzemesi alır, yakıt ve her tür
giderinizi iç-dış hat çeşidine bakmaksızın dövizle yaparsınız.
Sizi kâra geçirecek tek geliriniz döviz ile sattığınız bilet parası
olacaktır.
Türk Lirası ile sattığınız biletlerin kâr hanesine yazılması ise, dış
alım-dış satım dengenize göre şekillenecektir.
İşletilen bir havayolunun, ülkenin genel ekonomisinden bağımsız olması
düşünülemez.
Döviz getirmesi ile harcaması arasındaki fark, elbet devletin
kasasındaki dövizle bağlantılı olacaktır. Yeterince şirketinize döviz girdisi
sağlayamadığınız sürece döviz açığınız, devletin döviz birikimini de
eritecektir.
Sene sonu siz kâr ederken, devletin döviz stoklarındaki erime, kimseyi
ilgilendirmeyecektir.
İster bayrak taşıyıcı, ister düşük giderli bir havayolu
olun, sizin için dışa bağımlılığınızdan çok, kasanıza giren para
ilgilendirecektir.
Türk lirası ödeyerek yurt dışına uçan her birey, aslında
havayolunu kâra, devleti ise döviz sıkıntısına sokuyor olacaktır.
Hele bir de uçakların yıllık uçuş saatleri senelik toplam 2800-3000’in
altında kalmışsa, o şirketin kâr etme şansı çok zora girmiş demektir.
Senelik ortalama uçuş saati olarak her bir uçağınız eğer 3000 saat
civarında uçuyor ise, dövizle sattığınız bilet tutarı, döviz giderlerinizi
karşılıyor ise, uçak c/h oranınız 3,5 ve üzeri ise ne mutlu size.!
Bir şirketi varış meydan adedi ve uçak sayısı ile değil, iniş-kalkış
adedinin toplam uçuş saatine olan oranı üzerinden sorgulamayı öğrenmeli ve bu
sayıları kullanarak değerlendirme yapmalıyız.
Ülke ekonomisinin şirketlere etkisi ve şirketlerin ülke ekonomisine
yaptıkları döviz katkısını ise asla göz ardı etmemeliyiz. Bunun tersini de
saklamamalıyız.
Havayolu işletmeciliği dersi veren üniversitelerimiz, elbet bu
konuların uzağındadırlar. Ellerinde yeterli veri olmadan bu tür hesaplamalara
girmeleri de olası değildir.
Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı, kuruluş öncesi ya da filoya uçak katılımı öncesi şirketlerden fizibilite ister, kuruluşu ya da filo büyütmeyi, yeni fizibilite üzerinden belirli kıstaslara uyması halinde onaylarlardı. Şimdilerde bu tür bir onay DPT yerine, SHGM’nin 07.07.2005 tarihli “Filoya Hava Aracı İlave Etme Usul ve Esasları Genelgesi” ile istenmekte iken, UOD-2016/1 ile 02.02.2016 tarihinden itibaren “söz konusu Filoya Hava Aracı İlavesi Başvuru & Kontrol Formu’nun doldurularak ilgili bilgi ve belgeler ile birlikte denetlemelerde kontrol edilmek üzere işletmelerce muhafaza edilmesi gerekmekte olup, Genel Müdürlüğümüz onayına sunulmasına gerek bulunmamaktadır.” denilerek onay dışı tutulmuştur.
Liyakat ile erdemi göz ardı etmeden yapıcı ve onarıcı bir işletme sergilemek, ancak düzgün bilgi ve doğru araştırma ile gerçekleşebilir.
Bilgi ise verilmez, yüklenmez, yığılmaz, ancak içselleşir ve etik kullanılırsa işe yarar.
Yolumuz uzun ve zor görünse de, erişilemez değildir.
-nemo auditur propriam turpitudinem allegans
190701