Anıtkabir…
Toplam 750
bin metrekaredir, bunun 120 bin metrekarelik bölümü anıt bloğudur, geriye kalan
630 bin metrekarelik bölümü ise, onbinlerce ağaçtan oluşan Barış Parkı'dır.
Yani aslında
Anıtkabir, dünyanın en önemli kabrini çepeçevre sarıp sarmalayan devasa bir
ormanın ortasındadır. Bu ormanı oluşturan ağaçlar, gelişigüzel serpiştirilmiş
değildir.
Anıt
bloğunun oturduğu tepe, Anıtkabir mimarisinin ağırlık merkezidir. En dış
çevreye en yüksek boylu ağaçlar dikilmiştir. Anıt'a yaklaştıkça boyları giderek
kısalan ağaçlar dikilmiştir. Böylece, orman merkeze yaklaştıkça sönümlenmiş,
Anıt'ın heybeti daha da ortaya çıkmıştır.
Aslanlı Yol
mesela…
İki tarafı
yüksek ağaçlardan oluşan koridordur. Hem o koridorda yürüyen insanların, görsel
açıdan şehirle, dış dünyayla bağlantısını keser, hem de, manevi bir hazırlık
yürüyüşü sonrasında Ata'nın huzuruna çıkmalarını sağlar. O ağaçların boyları,
hacimleri, renkleri ve türleri, tesadüfen seçilmiş değildir.
O ağaçlar…
“Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh” felsefesiyle seçilmiştir!
Çünkü…
Anıtkabir'i
tasarlayanlar, Atatürk'ün sadece bedenini orada toprağa vermek için değil,
Atatürk'ün fikirlerini orada yaşatmak için tasarladılar.
Bu kapsamda
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” vizyonundan ilham alarak, Anıtkabir'i çepeçevre
sarmalayacak bir ormanı, Uluslararası Barış Parkı'nı oluşturmaya karar
verdiler.
Yurtta
Barış'ı temsilen Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Samsun fidanlıklarında
yetiştirilen, onbinlerce fidanı getirdiler.
Dünyada
Barış'ı temsilen de, 24 ülkeye davette bulundular.
Şu listeyi
sabırla, tekrar tekrar okumanızı rica ederim…
Amerika Birleşik Devletleri; 301 mavi ladin, 100 mavi selvi, 100
sedir fidanı.
Afganistan; 15 akkavak, 10 nesteren gül, 12 çitlenbik fidanı.
Almanya; 25 meşe, 10 huş ağacı, 13 ıhlamur, 5 atlas sediri, 5
selvi, 8 pinus çamı, 17 erik, 5 ardıç, 200 gül.
Belçika; 10 dağ muşmulası, 13 şimşir, 12 top mazı, 12 ardıç, 12
sedir, 12 akçaağaç, 12 porsuk, 12 göknar, 12 sarıçam.
Çin; Armand çamı ve Çin göknarı tohumu.
Danimarka; 20 kayın.
Finlandiya; 275 huş ağacı.
Fransa, 10 kızılağaç, 10 sarıçam, 10 sahil çamı, 10 fıstık çamı,
10 Avrupa melezi, 10 göknar, 10 kayın, 10 ladin.
Hindistan; 289 sahil çamı.
Irak; 20 Musul fıstığı.
İngiltere; 50 kiraz ağacı, 50 porsuk, 100 karaçam, 50 meşe.
İspanya; 1 karaağaç, 1 selvi, 4 sahil çamı, 1 dişbudak, 2 kestane,
3 ardıç, 1 ceviz, 1 meşe.
İsrail; 30 sahil çamı.
İsveç; 10 huş ağacı.
İtalya; 5 karayemiş, 5 selvi, 8 fıstık çamı, 10 mavi selvi, 5
karaçam, 7 sedir.
Japonya; 35 kiraz ağacı.
Kanada; 30 akçaağaç.
Kıbrıs; 5 çam.
Mısır, 8 akkavak, 6 katalpa, 6 gladiçya, 6 akasya, 6 salkım
akasya.
Norveç; 12 gürgen.
Portekiz, 50 selvi, 50 sahil çamı.
Yugoslavya; 10 ıhlamur, 5 sofora, 5 kestane, 10 erguvan, 10 çınar,
20 kavak, 5 katalpa, 5 fındık, 5 maklora, 10 çitlenbik, 20 meşe, 20 polyanta
gül, 20 gül, 19 mazı, 11 selvi, 5 ardıç, 8 karaçam, 10 huş, 1 alıç, 10 taflan,
10 berberis, 2 mavi sedir, 20 yatık ardıç, 10 leylak, 6 karayemiş, 6 mahonya, 3
porsuk, 10 söğüt.
Yunanistan; 5 kayın, 5 göknar, 5 porsuk, 5 çobanpüskülü, 5 karaçam
fidanı gönderdi.
Dolayısıyla,
bugün Anıtkabir'e gittiğinizde bir dakikalık saygı duruşu sırasında rüzgarın
sesini dinleyin lütfen.
O ağaçların
hışırtısını kulağınıza taşıyacaktır.
Ki o
ağaçlar…
Mustafa
Kemal Atatürk'ün neden gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı olduğunu size
fısıldayacaktır.
Prof.Metin Sirin 15 11 2017, 08:25
18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve
filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus imparatoriçesi Büyük
Katerina, Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin
ödeyerek onu zor durumdan kurtarır.
Maddi durumu düzelen Diderot'ya bir arkadaşı çok şık bir
kadife sabahlık hediye eder.
Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına
oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını
fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma
masası alır.
Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına
yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır.
Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını,
sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler. Sonunda bütün parası
biter ve yine borçlanır.
Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir
tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı "Eski Sabahlığım İçin
Pişmanlık" adlı bir yazı yazar.
Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan ve ihtiyaç
olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan bu tüketim sarmalından bahseden ilk
kişi olduğu için, anlattığı kavrama “Diderot Etkisi” denmektedir.
Diderot şöyle
der: "Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi
oldum."
Mustafa Kemal Atatürk de Türk Milletine benzer bir şey yapmıştır.
Bir İngiliz gemisi ile ülkeyi terk eden Osmanlı Padişahı ve Halife’nin
arkasından milleti toparlamış, bir araya getirmiş, demokratik haklar ile ülkeyi
donatıp, o güne kadar asırlardır eşi benzeri görülmemiş bir eşitlik, adalet, hürriyet
ve insanca yaşam için gereken bir Cumhuriyet yaratıp, Türk Milleti’ne hediye
etmiştir.
Hediye ettiği bu “kadife sabahlık”, özenilen güç ve paranın sahibi olma arzusuna karşı
koyamayanların eskiye dönüş sarmalına kapılmış, aydınlık ile karanlık, bilim ve
inanç, doğru ve yanlış ile geçmiş ve geleceğin çatışmasına neden olmuş ve halen
de olmakta.
Elindekinin kıymetini bilmeyenlerin, batılılaşmak fikrine karşı bu
özgürlüğün sağladığı imtiyazları güç ve çıkarları doğrultusunda kullanmaları, içine
düştükleri durumu daha yeni yeni fark etmelerine neden olmuştur.
Batılılaşmanın, aydınlık
ile karanlık, bilim ve inanç, doğru ve yanlış ile geçmiş ve geleceğin tercih
sanatı olduğunu anlamak gerekir.
Şu an gelinen nokta;
“Eski
sabahlığın efendisi iken, yeni sabahlığın kölesi olmak” ile eşdeğer.
İdil Biret’in dediği duruma geldik;
"Piyanisti ben yetiştiririm.
Siz bana konser dinleyicisi yetiştirebiliyor musunuz?"
181105