Karlsruhe Müzesi
19. yüzyılın ortalarında Batı ve Orta Avrupa’da
İtalya ve Almanya,
siyasal birliğini kuramamış zayıf birliklerden oluşmaktaydılar. Alman birleşik
devletinin temeli olan büyük Prusya Krallığı, bu birliğin sağlanması için
Avusturya, Danimarka ve kıta Avrupa’sının en güçlü devleti olan Fransa ile
savaşmak zorundaydı. Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ruhr nehrinin bir
yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her
sene nehrin Almanların kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı. O
sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses
çıkaramıyorlardı. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp
imdat istemekte bulurlar.
Mektupta söyle
denmektedir:
"Fransızlar
her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya
adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet’in de halifesisiniz. Bizi
şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı
sağlayın.”
Çöküş dönemine
girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah, asker
göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi
bulur ve cevabi bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:
"Fransızlar
korkak adamlardır. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin
kıyafetini görmeleri kâfidir. Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini
adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın.
Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir.”
Bağ bahçe
sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
Hasat vakti büyük bir
heyecanla yeniçeri kıyafetiyle nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar. Ertesi gün,
karşıdan gelen haber, Almanların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:
"Osmanlılardan
imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terk ederek iç
kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz."
Bu olay, Mülhaym’lıların
gönüllerinde taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra
Mülhaym’a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar. Şehrin en yüksek
binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de
şehirde bir karnaval düzenleyip, hadiseyi temsilen kutlarlar.
http://biriz.biz/osmanli/karlsuhre.htm
Geçmişini
bilmeyenler geleceklerini kuramazlar sözü sadece bir başlangıç. Geçmişinden
ders almadan yaşamaya çalışmanın hiçbir yararı yok.
Gününü
anlamayanlar ile ileriye bakamayanların gelecekleri olmaz.
Hala geçmişe
bakan, özenen, arzulayan ve geçmişi yaşamak isteyen bir grup insan, gününü
anlamadan, geleceğini de göremeden yaşamakta.
Havalimanlarımızda
neden daha az personel çalıştırıldığını düşünmek dahi istemiyorlar. Herkes
kendi işkolundan örnekler görüyor ama adedi hakkında hiçbir fikri olmadığı için
sesini çıkartmıyor ve konumunu muhafaza etmeye çalışıyor.
Artık liyakat
devri geçti. Merkezi yönetim devri başladı. Ne yiyip ne içeceğinizden, ne giyip
nasıl yaşayacağınızdan vazgeçtim, ne düşünüp neye karar vereceğinize kadar her
şey planlanmış.
Biz ise daha
eğitim sistemimizi planlayamamış, planlamaya da pek niyeti olmayan bir rehavet
ile eskiye özlem TV dizileri ile günümüzü yaşadığımızı zannetmekteyiz.
Tied to tradition
Too scared to
change
We say we want
beter
But it’s always
the same…
Open your eyes
Building A
Better World
Eğitim, şimdi
bizim en önemli sorunumuz.
Eğer bugün ki
öğretim sistemini değiştirmez isek, bundan 30 sene sonra başımız derde girecek.
Son 200 yıldır
hep aynı, bilgi bazlı sistemde öğretiyoruz. Mezunlarımızın %50’si işsiz, iş
bulup çalışanların %80’i ise başka işlerde çalışıyor. Kimse robotik devrimi
umursamıyor ülkemizde.
Çocuklarımıza
makinelerle nasıl rekabet edeceklerini öğretmiyoruz.
Çocuklarımıza
bilgi tabanlı eğitim değil, makinelerle boy ölçüşebilecek yetenek tabanlı
eğitimler vermeliyiz.
Hepimiz biliyoruz
ki makine daha iyi, daha çabuk, daha hassas ve daha ucuza yapıyor.
Yapamayacağı konu
ve sahalarda yetiştirelim çocuklarımızı.
Makinelerle
yarışsın diye değil, makineleri kullansın, makineleri geliştirsin ve makineler
kendine hizmet etsin diye.
Her şey insan
için yapılıyor ve biz insancıl bir nesil yetiştirmek zorundayız.
Değerler,
inançlar, bağımsız düşünce, ekip çalışması, başkalarını düşünme gibi insancıl
davranış biçimlerini öğretmeliyiz çocuklarımıza. Bunun için de spor, müzik,
resim ile insancıl yaratıcılık örnekleri verebilecek bir eğitim vermeliyiz.
Kendimiz
yeterince insancıl olamadık,
bari
çocuklarımızı insancıl yetiştirelim.!
180226