Türk usulü Başarı
Başarı
nedir sorusuna verilen cevaplar şöyle;
Ailelere
göre: Para kazanmak, mevki sahibi olmak ve tanınmak.
Gençlere
göre ise: Zengin olmak ve ünlü olmak.
TDK :
Başarma işi, muvaffakiyet,
BSTS :
Kişinin yetenek ve yetişmeye bağlı olarak gösterdiği ansal ya da eylemsel
etkinliklerinin olumlu ürünü. (Yöntembilim Terimleri Sözlüğü)
Bu kadar
başarıya tapan, başarıyı bu kadar yücelten bir sosyolojik çerçeve yarattığımız
zaman, başarıya giden her yol mubah oluyor.
Bu kadar
başarıya odaklandığımız zaman, tıpkı iş hayatındaki şirketlerde gerçekçi
olmayan hedeflere koşturulan satış ekiplerine benziyor.
Bu
ekipler hile yaparlar. Satmadıkları malı satmış gösterirler, başka yolları da
vardır, dolayısıyla öğrenciler de dahil günümüzün en yaygın uygulaması yalan
söylemektir.
Bu
kadar başarıya taparak yetiştirilen çocuklar;
-başarısız
oldukları zaman sebebi, kendi dışlarında arıyorlar,
-başarısız
oldukları zaman yalan söylüyorlar,
-hile
yapıyorlar, yakalandıkları zaman da hiç utanmıyorlar.
Çok
çalışmak;
Elektronik
Oyunlarda %26,
Müzikte
%21,
Sporda
%18
Eğitimde
%4
Profesyonel
yaşamda ise %1 fark yaratır.
Başarıya
giden yolun kurallarını önce Din koymuştur.
İranlı
S. Rehman ve H.Askari isimli iki araştırmacı, Kur'an dan ve en güvenilir
hadislerden ekonomik kalkınma için İslami Kalkınma Endeksi oluşturdular.
[An Economic IslamicityIndex (EI2)].
http://hossein-askari.com/wordpress/wp-content/uploads/islamicity-index.pdf
Kur’an
daki emirleri üç başlık altında toplarlar;
1-Ekonomik
ve adaletin ve sürdürülebilir büyümenin başarılması,
2-Refahın
tabana yayılması ve yeni iş alanlarının yaratılması,
3-İslami,
ekonomik, finansal uygulamaların benimsenmesi.
Bunların
içinde ne yok? (Kur’an emirleri gereği)
-Servet
biriktirme olmayacak,
-Tüketim
olmayacak,
-Fakirlik
olmayacak,ve
-Yolsuzluk
olmayacak.
Rehman
ve Askari, 208 ülke için bu İslami kriterleri uygulamışlar.
Kime
sorsam, hiç biri Müslüman ülke adı vermiyor. Türkiye bile aralarında yok.
İsveç,
Danimarka, Hollanda, Finlandiya, Norveç vs.. sayıyorlar ki hepsi doğru.
http://islamicity-index.org/wp/wp-content/uploads/2015/11/how-islamic-are-islamic-countries.pdf
1-
Yeni Zelanda, 2- Lüksemburg, 3- İrlanda, 4- İzlanda, 5- Finlandiya, vs..
İlk
20 içerisinde İslam ülkesi yok.!
En
erken İslam ülkesi, 38. Malezya, 48 Kuveyt ve Türkiye 103.cü.
İslam
ülkeleri arasında çok sıkı dindarız, çok muhafazakârız.
Kur'an
yoksulluk, yolsuzluk, servet birikimi ve aşırı tüketim olmayacak diyor.
Refahın
tabana yayılması diyor, eşitlik diyor, adalet diyor, mülkiyetin kutsallığı
diyor, bunların hepsi Kur'an da var.
Buna
karşı dinsiz, Allah'sız Japonya'nın geldiği noktaya bakın (29. Sırada).
O
toplumun hayatında din yok.
Toplumsal
çerçeveden bakarsak açıklık, devletlerdeki yönetimin aynasıdır.
Açıklık,
beraberinde adaleti de getirir.
İyi
yönetimle kötü yönetim arasındaki fark budur.
Prof.Dr.Acar
BALTAŞ – Psikolog
https://www.youtube.com/watch?v=QGaKMZkMwu8
-/-
2010
senesinde, sivil havacılığın kurumsallaşmaya başladığı dönemlerden beri her
kuralın doğru ve düzgün yürümesi için adı konmamış olsa da bir Güven Yönetimi
ile bu günlere gelindiğinden bahsetmiştim;
Atasözlerimiz içerisinde
saklı birikim (kültür), bizi derinden düşündürüyor.
Kol kırılır, yen içinde
kalır.
Başka bir örnek.
“Ürünlerimizde ya da
kullanılan malzemede GDO yoktur.”
Kanun gereği GDO
kısıtlamasına uyduğunu bildiren bir marka, bol bol GDO’lu ürün kullananların
mahkeme kanalı ile “haksız rekabet” nedeni saydırıp bu ibareyi kaldırtmaları.
Kanuna kanunla karşı
gelip yanlışı başaran bir birikim, geçmiş ile bağını koparmış, geleceği
umursamayan bir birikim içerisinde yaşamaktayız.
Biz havacılar bu
birikimi gündemden çıkarmak zorundayız.
http://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1050.htm
2011
senesinde gelecek olan sistemin bize ne kadar uyup uymayacağı, ya da başarıp
başaramayacağımız hakkındaki çekincelerimi ise şöyle belirtmiştim;
Altyapısı olmadan,
ülkelerin en az beş sene öncesinden yapılanmaya başlayıp, eğitimlerinin sonuçlarını
olumlu kabul ettikten sonra uygulamaya hazır olabildikleri bu süreci bizler,
altı aylık bölümler halinde aşacağız.
http://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1106.htm
2012
senesinde de her türlü çabanın politik yarar kıstası içerisinde
değerlendirilmesi, politik çıkar malzemesi olup olmayacağı araştırması ve politik
çıkarlara uyumu ya da uyumsuzluğu, bizi çok ilginç yerlere getirdi demiştim;
Asırlar boyu ihtiyaç
duyulmayan her bir ayağa ayrı bir ayakkabı üretmek, ama başkasının yapmadığını
yapmaya kalkmak, ya da yaptığından daha iyisini onlara satmamak ya da onlar
adına üretmemek, sizi toplu mühendis intiharlarına götürebilir!
Devrim arabaları örneği,
herkesin bildiği en basit ama güzel örnektir ve usta ile çırak arasındaki bu
ikili konuşma en güzel ifade biçimidir.
http://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1211.htm
2013
senesinde, 15 Mayıs 1910’da Sivil Havacılık Kurallarının ilklerini hazırlarken Türkiye
dahil 20 ülkenin katılımı ile kurulan 4 komisyon, Ülke Kanunları, İdari ve
Teknik, Gümrük ve Hava Ulaşımı üzerine idi. Hava Ulaşımı komisyonu 3 ek
üzerinde çalışıyordu:
a)
Milliyet İşareti ve Kayıt, b) Uçak Karakteristiği, c) Hava Trafik Kuralları.
Elbet
adı geçmese bile Kalite, bu kuralların esasını oluşturmakta idi;
QUIS CUSTODIET IPSOS CUSTODES
Denetçileri kim denetleyecek.
SMS uygulanan her yerde
herkes kalitenin birer parçası ve denetçisidir.
Kişi önce kendini
denetlemeyi öğrenecektir.
Zaten ilk ve son
öğrenilecek husus da budur.
Havacılıkta “Ceza”
kavramı, yerini “Yaptırım” olarak değiştirmelidir.
HEAS Ek-1.E, “Md.1, e)-
PAT sahalar başta olmak üzere havameydanı güvenliğini, çevre güvenliğini,
insan, hava aracı, tesis, bina ve mal güvenliğini tehlikeye atmaları halinde 5000
€’ya kadar cezai müeyyide uygulanır” dedi diye davranışımızı elbette
değiştirmeyecek ve ceza korkusundan değil mesleki ahlak ve SMS gereği hem
çevremizi hem de ortamı koruyacak ve kollayacağız.
http://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1344.htm
2014
senesinde ise insanımızı ve özellikle insanımızın kültür ile olan ilişkilerine
dikkat çekmek istemiştim;
SHY SMS, Adil Kültürü şöyle
tanımlar;
Emniyet kültürü ile değişmeli olarak
kullanılan, insanların emniyetle ilgili bilgileri güven içinde
paylaşabildikleri ve paylaşmak için teşvik edildikleri ve ödüllendirildikleri,
kabul edilebilir ve edilemez davranışlar arasındaki ilkesel ayrımın bilinir
hale getirildiği, emniyetli düşünmeyi, sorgulamayı, rehavete karşı direnci,
kişisel sorumluluğu ve kurum içi otokontrolü kapsayan bir yaklaşımı,
Bu tanımda Türk insanını bulmak
zordur.
SMM – Emniyet Yönetimi Elkitabı
2.6 İNSANLAR, BAĞLAM VE EMNİYET – SHEL MODELİ
2.6.1 Havacılık işyerleri çok bileşenli, çok
özellikli, karmaşık operasyonel bağlamlardır. Sistemin üretim hedeflerine
ulaşabilmesi için, bu işyerlerinin işlevleri ve performansları pek çok
bileşenlerinin arasındaki karmaşık ilişkileri de içerir.
2.6.2 Emniyete insan katkısını anlayabilmek ve
sistemin üretim hedeflerine erişmek için gereken kişisel operasyonel performansı
desteklemek için, kişisel operasyonel performansın operasyonel bağlamın çeşitli
bileşenleri ve özelliklerinden nasıl etkilenebileceğini ve bileşenler,
özellikler ve insanlar arasındaki ilişkileri anlamak gerekir.
Bu tespitte ise, insanın ön plana
çıktığını görmekteyiz.
http://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1415.htm
Tüm
bu çelişkiler ile yapılmaya çalışılanlar beni ümitsizliğe sürüklediği için bu
konuyu artık işlemekten vazgeçmiş idim. Prof.Dr.Acar BALTAŞ’ın bu programını
seyrettikten sonra, tespitlerinin ne kadar doğru ve benim yazdıklarımın da ne
kadar bu tespitlere yakın olduğunu görünce bilimsel araştırmanın gücünü
kullanmanın yeri ve zamanı olduğuna olan inancımı paylaşmak istedim.
Baltaş
demişti ki;
“başarıya taparak yetiştirilen çocuklar;
-başarısız oldukları zaman sebebi, kendi
dışlarında arıyorlar,
-başarısız oldukları zaman yalan
söylüyorlar,
-hile yapıyorlar, yakalandıkları zaman
da hiç utanmıyorlar.”
Düşünün
ki yaşamı boyunca havacılık kültüründe yetişmemiş ve yaşamlarında asla ve asla
(Ek.19 çıkmadan önce dahi) SMS kültürü almamış ve bu kültürü yaşamamış kimseler,
tüm ömürlerini SMS kültürü ile geçirmiş lisans sahiplerine ders vermekte
sakınca görmemektedirler.
Bundan
10-15 sene önce çalıştığım şirket, yurtdışından bu eğitimi almıştı. İkinci adım
olarak kendi personelini eğiticinin eğitimi kursuna göndermiş ve ülkede bu
eğitimi şirket içi sağlayan ilk olmanın gururunu yaşamıştı.
Kendi
personelini eğitmeyip, dışarıdan bu hizmeti para karşılığı alan bir kurum için
buna karar verenlerin hangi hedefe varmaya çalıştıklarını da anlayamamaktayım.
Murathan
Mungan’ın sözünü hatırlayalım;
“Türkiye'de her şey olursunuz ama rezil
olamazsınız.!”
170717