Hiyel
Tam
adı, “Tüm zamanların en ünlüsü, pirinç tüccarı İsmail’in oğlu Cizreli” olan El
Cezeri, Artuklu hükümdarlığı Başşehri olan Amid’de (Diyarbakır) uzun yıllar
saray mühendisi (Arapça; hendese bilen-geometri bilen; Türkçe’si; hesaplayıcı)
olarak çalışmıştır. Cezeri’nin el-Cami’
Beyn el-İlm ve’l-‘Amel en-Nafi’ fi Sına’at el-Hiyel’in İslam Hiyel
geleneğinin önemli bir eseri olduğu bilim ve teknoloji tarihi
araştırmacılarının ittifak ettiği bir konudur.
50
adet birbirinden farklı düzeneğin tasarımını, yapılışını ve çalışma prensibinin
anlatıldığı kitapta, su saatleri, otomatlar, fıskiyeler, kan toplama kapları,
su kaldırma mekanizmaları ve şifreli anahtarlar gibi pratik ve estetik değere
sahip düzenler bulunmaktadır. (Kitabını
1200-1220 yılları arasında yazmıştı)
Cezeri’nin
bu eseri, Hiyel; (Pnomatik, hidrolik ve mekanik bilimleri) alanında olduğu
kadar, dönemin bilim ve teknoloji yaklaşımları konusunda aydınlatıcı bilgilerle
doludur. Zira 12-13.yy’lardaki ilmi ortamın tavsifi (nitelik) bakımından
gerçekten önemli ipuçları vermektedir. Mesela “Bilimlerin çeşitli yönlerini
keşfetmek için bana yardım kolları uzandı. Zamanın hükümdar ve filozoflarından
yardım gördüm” ifadesi, hükümdar ve bilginlerin bilim yayma ve himaye etme
geleneğinin ne kadar yaygın olduğunu da gözler önüne sermektedir.
Ayrıca
herkesin kendine özgü bir bilim tarifi veya tavsifi olduğu günümüzde Cezeri’nin
bilim anlayışının ilham verici olduğunu söylemek yanlış olmaz kanaatindeyim.
Cezeri için bilim; “Uygulamaya dönüştürülemeyen her tekniğin doğru ile yanlış
arasında kaldığını anladım…” ifadesinde tarif edilmiştir.
Yöntem
olarak da “Benden önce gelenlerin kullandığı yabancı terimleri anladığım
şekilde kullandım. Zaten bugün de bunlar kullanılmaktadır. Bundan başka
gerektiğinde yeni terimler ürettim. Çünkü her çeğın kendine göre bir dili
vardır ve her bilim topluluğunun kendi aralarında bilinen, kendilerince alışıla
gelen ve yürürlükde olan bir ifade şekli vardır.” İfadesiyle bilimin
terminoloji ile sıkı sıkıya ilişkili olduğunu açıklamaktadır.
Cezeri’nin
ilmi başarımını maddeler halinde sıralayacak olursak;
1- Derinlemesine inceleme,
2- Teori ile uygulamayı bir arada düşünme,
3- Sabır-gayret ve ciddiyet ile koyu ele alma,
4- Himaye ve destek bulma,
5- Önceki çalışmaların eksikleri ve hatalarını görme (
eleştirel yaklaşım)
6- Kapsamlı bir telif,
olarak
özetlemek mümkündür.
Bu
sıralama günümüzde bile, ciddi ilmi eser hazırlamak için uygulanabilir bir
yöntem olarak kabul edilebilir.
Karanlık
Gösterilen Aydınlık Çağ
El-Cezeri
International Symposium 2016
T.C.Mardin Artuklu Üniversitesi Kültür Yayınları
Prof.Dr. Mustafa KAÇAR
* Hiyel,
Arapça’da “değişmek, maksada ulaşıncaya kadar fikir değiştirmek” anlamında
mastar ve “çare, kurnazlık, iyi düşünce, işlerde tasarruf kudreti” anlamında da
isim olarak kullanılan hîle kelimesinin çoğuludur.
Hile; Kur’ân-ı Kerîm’de “çare”,
“çıkış yolu” anlamında (en-Nisâ 4/98), aynı anlamda mahrec de yine (et-Talâk
65/2) geçmektedir.
Biz
nerede yanlış yaptık?
İntihal
rekoru kırmak için yarıştık, eğitimi hafife almak için ne gerekiyorsa yaptık.
Üretemeyince tek gelir kaynağımız cehalet üzerinden kazanmak oldu.
Ne
kadar kolay olduğunu görünce de yağmaladık.
Artık
kolay, çabuk ve ucuz olan gelir getiriyor. Çünkü artık hükümdar yok, filozof
ise yetiştiremedik, olanları da harcadık. Kimse de eksikliğini aramıyor.
Kimse
sormuyor “Neden Yaşar Kemal gibi bir yazarımız yok?” diye.
Artık
birisi çıkıp sormuyor “Neden Aşık Veysel gibi bir halk ozanı yok?” diye.
Aşık
Veysel 1942-1946 yıllarında Enstitülerde saz öğretmenidir. Yaşar Kemal,
Hasanoğlan'ın ilk yıllarının, yapmanın, yaratmanın bir sevinç şakıması içinde
olduğunu anlatır ve yine Aşık Veysel'in bu şakımayı iliklerine kadar yaşadığını
söyler. Yaşar Kemal, "Karacaoğlan da böyle şakır mıydı" diye sorar
Aşık Veysel'e. Veysel uzun uzun güldükten sonra;
"Karacaoğlan
böyle şakıyamazdı fukara; onun Hasanoğlan'ı yoktu" der.
Atatürk,
İzmir İktisat Kurultayında şunları söyler: "Ekonomik kalkınma Türkiye'nin
daima bağımsız ve daha güçlü olmasının belkemiğidir. Türkiye böyle bir
kalkınmada iki güce dayanacaktır. Bunlardan biri ülkenin toprağı, iklimi gibi
başlı başına bir servet olan coğrafi durumudur. Bir de Türk köylüsünün silah
kadar makine tutmaya da yaraşan güçlü eli ulusal olduğuna inandığı işlerde ve
zamanlarda tarihin akışını değiştiren yüksek ve sosyal duygusudur."
Ne
oldu da bizler, Hollanda’ya uçak satmışken, saman ithal eder duruma geldik.
Cezeri’nin
ilmi başarımını maddeler halinde sıralayacak olursak;
1- Derinlemesine inceleme,
2- Teori ile uygulamayı bir arada düşünme,
3- Sabır-gayret ve ciddiyet ile koyu ele alma,
4- Himaye ve destek bulma,
5- Önceki çalışmaların eksikleri ve hatalarını görme (
eleştirel yaklaşım)
6- Kapsamlı bir telif,
olarak
özetlemek mümkündür.
Biz
birini yaparken ikincisini yapmadık. Üçüncüyü yaparken dördüncüde tökezledik.
Beşinciyi yaparken altıncıda kala kaldık.
Zaten
bu davranışın bir adı da var;
Şark
Kurnazlığı.!
-
Karşındakini
suçla, sen kendini temize çıkar.
-
Konuyu
bireyselleştir ki özünden ayrılasın, çareden uzaklaşasın.
-
"Kaza" yerine "kader"
de ki, olay soruşturulmasın.
Bize
kimse engel olmadı.
Prensiple
yaşamadığımız için bu durumdayız.
Neden
prensiplerimiz olmuyor diye çok düşündüm.
Vardığım
sonuç ise ürkütücü. Prensip, prensip koyanları da bağlıyor.
Hal
bu ki, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
O
nedenle prensip gibi herkesi bağlayıcı kuralları sevmiyoruz.
Neden
mi bunları yazdım?
Bir
şeyler yapıp geleceğe iz bırakmak isteyenleri engelliyoruz, susturuyoruz ve
harcıyoruz.
Üstelik
kimse de bizden öyle yapmamızı istememişken.!
Ucuza
sattık her şeyimizi birbirimize.!
Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil.
Hâlbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal.
Lumbee
Boyu (Kızılderili Atasözü)
170327