Yeni
keşfedilen yatırım..!
Eğitim dünyasında köklü bir değişimin öncesini yaşıyoruz. Gelenekselleşmiş eğitim metotlarının bir sonucu olan bugünkü yetişkinler, teknoloji çağını araladılar. Kendilerini yetiştiren sistemi kökten değiştirecek bir çözümü de onlar bulmaya çalışıyor.
Aristo’nun yaklaşımı ile ancak eğitim sayesinde devletler mümkün olabilir ve insanlar ortak yaşam kültüründe daha kolay yaşayabilen topluluklara dönüşebilir. 30 yıl öncenin öğretim şartları ile geldiğimiz noktada dağlar kadar fark var. Ancak bu değişimin yalnızca başındayız.
Kara tahta ve tebeşir ile eğitim gören nesil şimdilerde kendi eğitim modellerini ve deneyimlerini değiştirmenin peşinde. Milattan önce 3000’li yıllarda abaküs kullanılırken de muhtemelen o zamanın önderleri buna itiraz etmiş, insan aklının kolaycılığa alışmasının tehlikelerinden bahsetmiş olabilir. Geldiğimiz noktada abaküsler ya da hesap makinelerinden çok daha fazlası, mesela tabletler, akıllı telefonlar ve tahtalar, robotlar ve daha birçok internete bağlı nesne eğitimin bir parçası haline gelir.
Murat YILDIZ 11 Ekim 2016
Director
of Corporate Strategy at Dünya Gazetesi
-/-
Kendi dilinde okuyup anlamaları için İncil (yeni antlaşma) nın Fince’ye çeviri tarihi 1548. 18.yy da okuma yazma oranı %80, 19.yy da ise %90’lara yükselmiş. Birey olup evlenebilmek için okur-yazar olmak zorunluydu. 1880 senesinde okur-yazar oranı %97.6 idi.
Temel eğitim yedi yaşından itibaren tüm çocuklar için dokuz yıllık bir eğitim dönemini kapsar. Gönüllü katılım esasına dayanan onuncu yıl da temel eğitimin bir parçasıdır. Temel eğitim sonrası orta öğrenim kurumlarının verdiği yaklaşık üç yıllık orta öğrenim ya da meslek liselerinin sunduğu üç yıllık mesleki eğitim dönemleri bulunmaktadır. Orta öğrenim yeterlilik sınavı ile sona ererken, mesleki eğitim üst mesleki eğitim ile devam etmektedir
Yüksek öğrenim 20 üniversite ve 29 politeknik okul tarafından verilmektedir. (Politeknik okulların çoğu kendini uygulamalı bilimler üniversitesi olarak tanımlamaktadır.). Yetişkin eğitimi özel kurumlar, meslek kurumları (özellikle mesleki yetişkin eğitim merkezleri), politeknikler ve üniversiteler tarafından verilmektedir.
Bu kurumların tümünde sürekli eğitim merkezleri bulunmaktadır.
Üniversitelerin temel görevi araştırmalar yapmak, yapılan araştırmaları desteklemek ve bulgulara dayanan bir eğitim vermektir.!
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği de aynı sistemle eğitim vermekteydi. Tüm liseler meslek Liseleri idi ve isteyenler de yüksek eğitime devam edebiliyorlardı. Tek bir şartla. Yüksek eğitim diploması alabilmek için Güzel Sanatlar’ın bir kolundan diploma getirmek.!
-/-
Green Air de işletme kontrol merkez müdürlüğünü kurarken, pilotlarla (Rus Pilotları ile Rus uçağı uçuruyorduk) birlikte çok zaman geçirdik. Çok uzun saatler birlikte uçtuk. Bir gün bir arıza nedeniyle Kaptanı çağırdılar. Bu benim çok garibime gitmişti. Neden? diye sorunca anlattılar. “Kaptan” olabilmen için, pilotluk saati yanı sıra, teknik bölümlerden birini bitirerek “Teknisyen Lisansı” da almak zorunluluğu varmış (CCCR-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği). Bu kaptan da elektrik-elektronik teknisyeni imiş.!
Her konuda olduğu gibi İnsana yapılan yatırım, yararlı bir yatırım olmak zorunda. İleri eğitim veren ülkelerde 2000’li yıllarda ortaya çıkan durum şöyle özetlenebilir. 4 senelik meslek okulunda okumakta olan bir öğrenci, mezun olduğunda seçtiği bölümlere en az 4 mesleki bölümün ilave edildiğini görüyor. Teknolojinin bu hızına artık eğitim bölümleri de yetişemiyor. O zaman eğitimde yeni ve yenilikçi değerlerin ön plana çıkması lazım. Kişinin kişilikli yetiştirilmesi, yeniliklere uyumda zorlanmaması ve araştırma, geliştirme ile yenilenme konularında hazır ve istekli olması çok önemli.
Temel eğitimden mesleki eğitime kadar verilen eğitimler sonucu yetiştirdiğimizi sandığımız öğrencilerimiz ise, gerçekte sudan çıkmış balık olduklarını görüyorlar. Onları dört duvar arasında yetiştirdiğimizin farkına sonra varıyorlar.
Ne yazık ki bizdeki YÖK sistemi ile bu böyle.
Geçen gün bir rastlantı sonucu gözüme ilişti ve sanırım hala geçerli bu yazı.
2009 senesi yıllığı için yazmıştım.
Sevgili
Kocaeli Üniversitesi
Sivil Havacılık Yüksekokulu ilk mezunları.
İlk olmak, her zaman zor olmuştur.
Öğrenici olarak sizler, öğretici olarak bizler, ilk mezunlar olmanızdan dolayı kıstas eksikliği nedeniyle hem yüksek ortalama hem de yaşamda yüksek başarı beklemenin kaçınılmaz inancı içerisine girdik.
Gerçekçi olalım, aranızdan bir başbakan ya da ulaştırma bakanı olmanızı kimse beklemiyor. Yine de bizler sizlerin Bakan, Başbakan olmanızla yetinmeyeceğiz, Cumhur Başkanı olmanızı bekleyeceğiz.
“Faber est suae quisque fortunae”. Appius Claudius Caecus.
“Her insan kendi kaderini kendi yazar”.
Şimdi iyi düşünün, bir tarafta sürünün bir parçası olarak, gül gibi bir kenarda su, hava ve toprağın nimetlerinden çaba göstermeksizin faydalanmak; diğer tarafta tercih hakkını kullanmak.
Evet, istemeden olsa da bir tercih hakkınız olduğunu ağzımızdan kaçırmış olabiliriz.!
İstenmeden söylemiş olsak bile birey olmanız, bizlerin en çok olmanızı istediğimiz özelliklerin başında gelmektedir.
Müddessil.55 de aynı tavrı ortaya koyar. Bu tamamen size kalmış!
“Dileyen düşünür onu, öğüt alır”.
Tüm bu kargaşa içerisinde sizlerin düşünen bireyler olmanızı istedik.
Havacı olmanız, bazılarını kıskandırabilir.
Havacılık çok zor bir “meslek”tir henüz kanunla korunmasa bile.
Bu meslekte kalıcı olmak için;
· okumanız,
· okuduğunuzu anlamanız,
· anlayınca araştırmanız,
· araştırırken bu bilgileri değerlendirmeniz yani düşünmeniz ve en sonunda
· mesleğe katkıda bulunmanız gerekecektir.
Bu, kıskanılacak bir durumdur. Çünkü düşünmek zordur ve herkes düşünemez.
Sizden beklenen efendi, doğru bildiğinden şaşmayan, sürüdeki koyun değil örnekteki kurt olan, asla elindeki ile yetinmeyen, büyüğüne saygılı ve hiçbir sınıra sığmayan bir nesil olmanız.
İşte o zaman biliriz ki, gençlik ve gelecek emin ellerdedir.
Eski köye yeni adet getirecek ve icat yapacaktır.
Böylece tek dişi kalmış canavarın son dişini de sizler sökeceksiniz.
Şimdi aç kurtlar gibi gidin ve bizleri gururlandırın.
Sonucu şimdiden bilemeyiz ama sizleri çok sevdiğimizi de unutmayın.
Sizler bizim geleceğimizsiniz.
Sevgiler.
Servet BASOL – 2009.06.05
Gerçekten eski köye yeni adet getirmenin ve icat yapıyor olmanın cezasını çekmekteyiz.!
Ya da bize öyle gelmekte.
Siz ne dersiniz?
161024