Düşün düşün…
Günümüzdeki
eğitim sistemi, akademik yetenek üzerine kuruludur. Kamu yararı hiç
düşünülmemiştir. Her şey, endüstrinin gereklerine bağlıdır. Bundan dolayı kamu
eğitimi ikiye bölünmüş durumdadır. Endüstriyel iş sahaları önceliklidir. Geriye
kalan sahalar ise desteklenmez. Müzisyen olma, resim mi yapmak istiyorsun,
vazgeç. Tiyatrocu mu olacaksın, aç kalırsın. Sanat seni geçindirmez, sporcu
olacaksan futbolcu ol.! gibi.
1.ci
dünya savaşından sonra öngörülen bu akademik eğitim sistemi, yaratıcılığı
öldürüp “başarı” ile özdeşleştirilmiş, bu sisteme uyan ülkemiz de işe alınacak
herkese önce “üniversite mezunu” şartı koymuştu. Yani üniversite, başarının
anahtarı olmuştu. Kimse yetenek, girişimcilik ve zeka istemiyordu. “Çamurdan
olsun, üniversite mezunu olsun” düşüncesi o günlerde işi kotarmakta idi.
UNESCO
önümüzdeki 30 sene içerisinde tüm dünyada, insanlık tarihinden bu yana
gelmiş-geçmiş tüm nüfustan daha fazla üniversite mezunu insan yetiştirmiş
olacağımızı hesaplamış. Şu anki durumumuza bakarsak, artık “üniversite mezunu”
olmak işe yaramıyor. BA yapmış olanlar bir kısma, PhD yapmış olanlar diğer
kesime hitap ediyor. Yani akademik eğitim iflas etmiş durumda.
Peki
yetenek, zeka ve girişimcilik nerede kaldı?
Yaratıcılığı
öldür, kişiliği yok et, düşünceyi aşağıla, sonra da bu geri kalmış eğitim
sistemine bel bağla. Bindiğin dalı kesmek ile aynı. “Hiç düşünmez misiniz?”
SPD’li
Sarrazin’in ‘Bunlardan sadece manav olur’ diyerek işaret ettiği Türk toplumunun
bir üyesi, Almanya’da bakanlık koltuğuna oturdu. Aydan Özoğuz’un babasının
meyve ticareti yapmasına ‘kaderin garip bir cilvesi’ mi desek, ‘hoş bir
rastlantı’ mı bilemedik. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkan Yardımcısı
Aydan Özoğuz Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı oldu.
Fransa'nın
yeni cumhurbaşkanı Sarkozy'nin başbakan olarak atadığı Fillon'un kabinesi
açıklandı. En prestijli bakanlıklarından Adalet Bakanlığı'na göçmen bir ailenin
Müslüman kızı atandı. UMP'nin Fransa'da kurduğu yeni hükümette 7'si kadın, 8'i
erkek 15 bakan bulunuyor. Bu kadın bakanlardan bir tanesinin ataması ülkede tam
anlamıyla devrim niteliğinde. 5 milyon Müslüman'ın yaşadığı Fransa'da ilk kez
önemli bir bakanlığa Müslüman bir bakan atandı. Cezayir ve Fas asıllı Reşide
Dati ülkenin yeni Adalet Bakanı oldu... Dati'nin hem Müslüman hem de göçmen bir
ailenin çocuğu oluşu bu atamanın önemini iyice artırıyor. Dati, 12 çocuklu
okuma-yazma bilmeyen Cezayirli bir anne ve Faslı işçi bir babanın çocuğu...
Kabinede
en dikkat çeken isimlerden biri olan 31 yaşındaki Hukuk ve siyasal bilgiler
mezunu Cezayir asıllı Rachida Dati; Fransa tarihinde ilk kez göçmen asıllı biri
olarak Adalet Bakanı olurken, Senagalli bir ailenin kızı olan 29 yaşındaki Rama
Yade, İnsan Haklarından Sorumlu Bakanlığa getirildi.
Varoşlarda
Mağripli genç kızlara karşı yapılan baskı ve şiddeti protesto etmek amacıyla
kurulan ‘Ne Fahişe Ne Köle’ adlı derneğin lideri Berberi kökenli Cezayirli
Fedala Amirada Konut ve Kent Bakanlığı’na bağlı çalışan Kentleşmeden Sorumlu
Bakanlığa atandı.
Fransa
Resmi İstatistik Kurumu (INSEE) tarafından göçmen ve göçmen kökenli Fransız
vatandaşlarını konu alan araştırma, Fransalı Türkler hakkında çarpıcı bilgiler
ortaya koydu.
Bugüne
kadar göçmenler üzerine yapılan en kapsamlı araştırmayla, göçmen ailelerin
çocuklarının eğitimde Fransız öğrencilerden daha başarılı olduğu ortaya çıktı.
Türkiyeden göçenler eğitim alanında en başarısız yabancı grubu oldu.
Raporda
dikkat çeken diğer bir unsur ise göçmen kızların Bac sınavında Fransız
hemcinslerinden daha başarılı olması. Bilhassa, Fas, Tunus ve Senegalli göçmen
ailelerin kızları en başarılı gruplar arasında yer alıyor. Ancak, Türkiye
kökenli kız öğrencileri yüzde 42'lik Bac başarı oranı ile son sırada yer
alıyor.
INSEE'nın
raporuna göre, göçmen ailelerinin çocuklarının Fransız öğrencilerden daha
başarılı olmasının altında ailelerin teşviki büyük rol oynuyor. Büyük çoğunluğu
işçilik yapan göçmen ebeveynler, çocuklarını daha iyi meslek sahibi
olabilmeleri konusunda teşvik ediyor. Ancak, Türk ebeveynlerin önemli bir kısmı
üniversite diplomasının çocuğunun iş bulmasında fayda sağlamayacağına inanıyor.
Türk ailelerin yüzde 65'i üniversite diplomasının bir faydası olmadığı kanaatinde.
Fransa'da
yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu 'işçi' olarak çalışıyor. 25-64 yaş arası
aktif çalışan Türk nüfusu içinde diğer meslek grupları dikkate alındığında en
yüksek oran yüzde 61 ile işçi sınıfı. Büyük çoğunluğu inşaat ve gıda sektöründe
faaliyet gösteren Türklerin yüzde 29'u asgari ücretli vasıfsız işçi, yüzde
32'si vasıflı işçi olarak çalışıyor. Avukatlık, doktorluk gibi yüksek meslek
gruplarında ise Türkler yüzde 3'le tüm etnik gruplar arasında en son sırada yer
alıyor.
Öte
yandan şirket sahibi, tüccar ve zanaatkar oranında Türkler yüzde 16'lık oran
ile ilk sıralarda yer alıyor. Türk nüfusu, girişimcilikte Fransızların ve
göçmenlerin genel ortalamasının üstünde yer alıyor.
Bir
yanda eğitime ve kişiliğe verilen önem, her mahallenin kendi Konservatuarı’nın
bulunması, sanata verilen değer ve okuldaki öğrencilerin her ay bir defa
mutlaka toplu olarak sanat olaylarına katılmalarının sağlanması, Meslek
okullarının çokluğu ve çeşitliliği. Buna karşı ülkemizde yaratılmaya çalışılan
geleceğe ait örnekler;
“En tehlikeli kesim okumuş kesim. Türkiye'nin geleceği için cahil nesil lazım.”
Göçülen
ülkenin “daha avantajlı” olmasının nedenlerinin başında kişilerin cinsiyet,
ırk, din ve/veya mezhep farkı gözetmeksizin sistem içerisinde eşit kişilik
olarak birlikte eğitilmesi, eğitilirken vasıf ve yeteneklerinin göz ardı
edilmemesi.
Böyle
eğitimsiz bir nesilden, sadece IPC içerisinde tanımlanmaya çalışılmış bir
uluslar arası konu ve bu tanımlamanın yapılma nedeni de para cezası kesebilmek!
Üstelik Danıştay tarafından yürütülmesi durdurulmuş 7 karar var bu yönetmelikte.
“States
should ratify the Montreal Protocol 2014 and implement consequential changes to
national legislation as soon as possible” denmesinin ardından geçen iki sene
içerisinde neler yapıldı ben pek bilemiyorum ama mutlaka bilenleriniz vardır.
Bildiklerinizi
paylaşırsanız hem ben, hem de okuyanlar bir şeyler öğrenmiş oluruz. Yine de
okuduk diye bizden korkmayın, bizim zararımız kendimize!
Çekinmeyin,
“Akla nazar değmez.!”
161010