İngilizce Mütercim
Tercüman
Bu başlığı son
senelerde sıkça yapılan SHGM ilanlarından hatırlıyoruz.
Gündeme gelişi ile
bu günkü durum arasında hala bir gelişme yok.
Bu tespitimin
nedenlerini şöyle açıklamak istiyorum.
Türkiye’de ilk
olarak havacılıkta İngilizcenin gündeme gelişi, 1 Şubat 1963 günü Ankara
üzerinde saat 15:30 gibi iki uçağın çarpışması iledir.
Bu kazadan yaklaşık 5-6 yıl sonra DHMI’de işe başladım. Dört sınavın üçü
İngilizce Dili üzerine idi. İşte o zaman açık ve net gördüm. Kolej mezunu, henüz
üniversite öğrencileri olan ben ve benim gibi İngilizce bilenler, ekiplere en
az iki kişi olarak dağıtılmış, FIC ve Danışma bile kapsam içinde, oralarda da
ekiplerde birer ikişer lisan bilen var.
DHMI, bu konuya önem
veren ilk kurum. Sanırım hala da öyle.
THY ise kuruluşundan
10-15 sene öncesine kadar İngilizce ile ilgili hiç
sıkıntı çekmedi. Çark aynen şöyle işliyordu. Hava Kuvvetleri zaten pilotları
için İzmir’de bir Lisan Okulu kurmuştu. Şu ya da bu nedenle emekliye ayrılıp THY’na pilot olarak geçenler için İngilizce asla bir sorun
olmadı. THY hep hazıra konmuştu.
Bir ara THY Yurt
Dışı ofislerini yaygınlaştırmaya başladı, işte o zaman İngilizce ile ilgili
sorunlar ortaya çıktı. 1981 senesinde yurtdışı için ben de İzmir Lisan
Okulu’nda sınava girmiştim. Hem de ne sınav. Filoloji mezunu şimdi rahmetli bir
arkadaşım ile 82 alana kadar canımız çıkmıştı. Baraj, 80 idi.
Sonra Askeri
Kuvvetler kendi Hava Kuvvetlerini kurmaya başladı. Kara Hava Kuvvetleri, Deniz
Hava Kuvvetleri vs.. THY ise Hava Kuvvetlerinin zaman zaman ambargosu ile karşılaşıyor, Hava Kuvvetleri
emekliliği gelen pilotundan daha fazla verim alabilmek ve bünyesinde daha fazla
tutabilmek için yasaklar koyuyor, pilot emekli olduktan sonra THY’na girmesini engelliyordu.
Bu arada seçenekler
de artmaya devam ediyordu. Denizci bir Cumhurbaşkanı zamanında Denizci
Havacılar, Karacı Cumhurbaşkanı zamanında da Karacı Havacılar ve hatta
helikopter pilotları bile THY’na girmeye başladılar.
Hepsi de İngilizce ve yetenek açısından mükemmeldiler.
Arada tek-tük özel
pilot alımları da yapılmıyor değildi. Amerika’da eğitim görüp lisans alanlar
(çoğu pilot çocukları) da THY’nda uçmaya başladılar.
1990’larda ise artık özel havayolları toplamda hatırı sayılır bir pilot adedine
erişince pilot ücretleri kendiliğinden arttı. Bu durumda özelde yetişen
pilotlar daha rahat iş bulmaya başladılar.
Herkes
karşısındakini kendi gibi bildiği için “Amerika’da eğitim görmüş” olan bu
kişilerin İngilizcelerini sorgulama zahmetine bile katlanmadılar. Terminolojiyi
ve Freyzyolojiyi bilmeleri yeterli idi. Gerisini
zaten bu eski pilotlar onlara uçağı ve uçmayı öğretirken halledeceklerdi.
Biz ikibin’lere gelmişken, hiç kimsenin bilmediği ve asla
ilgisini çekmeyen bir şeyler oluyordu bir başka yerlerde.
1996’da Yeni
Delhi’de lisan sorunundan dolayı oluşan kazada 349 yolcu ve tüm ekip ölmüş,
bunun üzerine ICAO bir çalışma başlatmış idi.
1998 senesinde ICAO Resolution A32-16’yı yayınlamış. Hatta 33.cü toplantıda lisan gerekliliğinin sadece İngilizce ile
sınırlı olmaması bile teklif edilmişti.
2003 senesinde ise
ICAO, Lisan Yeterliliği ile ilgili yürürlüğe giriş tarihini Mart 2008 olarak
ilan etmişti.
Görüleceği üzere hep
5 senelik aralıklar var. Nedeni şöyle:
1998-2003
İlk 5 sene içerisinde
araştıracak, alt yapı oluşturacak, ilgili kurumlar ile işbirliğine gidilecek,
yasalardaki boşluk ya da düzenlemeler için hazırlıklar yapılacak, yasa
değişikliği ya da yeni yasa hazırlığı gündeme gelecek vs..
vs..
2003-2008
Sonraki 5 sene ise,
uygulamalardaki eksiklikler, aykırılıklar, yasaların uyumu, kültürel ya da
bilimsel hazırlıkların başarısı kontrol edilecek vs..vs..
Bizde ise bu
tarihlerde Türk Sivil Havacılığının en hızlı kapasite artışına şahit
olmaktayız. Uçaklar artıyor, pilot adetleri artıyor, teknisyen adedi artıyor,
Kontrolör adedi artıyor, FIC personeli artıyor, meydanlar artıyor, her şey
sayısal artıyor.
Tüm bunlar olurken,
kimsenin Annex-1 şartından haberi yok.
Haberi olanlar ise
ne yapılması gerektiğini biliyorlar ama kime nasıl anlatacaklarını
bilemiyorlar. Aslında onları dinleyen de yok!
1998 senesinden 2008
senesine gelmişiz ama hiçbir şey yapmamışız (ve hatta bu güne!) .
Bu gün Dil
Yeterliliği hakkında kim ne söylüyor ise haklı.
Bu kişilere süre
vermemişsiniz. Satılan ya da satın alınacak hazır elle tutulur bir madde değil,
üstelik eğitimle elde edilebilecek biraz da yeteneğe bağlı bir olgu.
SHT-1L çıktı ama
herhangi bir lisans için aday adayı olmak hala mümkün.
Lisans almak için
İngilizce şart koşulmamış, almışlara süre verilmemiş, alacaklara ise hala kapı
açık.
Lisans al da sonra
seviyene bakarız!
SHT-1L, Dil
Yeterliliği Talimatı’nın çıktığı sene 22-02-2011.
Şimdi bu talimat
2003’de çıksa ve 2008’de yürürlüğe girecek dense idi bu gün bu kargaşa
içerisinde kalmaz, birçok sorunu da kökünden çözmüş olurduk gibime geliyor.
Asıl dikkat çekmek
istediğim ICAO’nun bu işleyiş prensibi.
Birçok konuyu
yazılarımda hatırlatıyorum.
“Süreç başladı”
diyorum ama kim ya da kimler ilgileniyor ya da ilgileniliyor mu bilemiyorum.
Asıl amacım diğer
konularda da geri kalmamak.
Geçen hafta yazdığım
kanun teklifi için “bir” okurum “O kadar basit değil” demiş.
Umarım havacılıkla
uğraşan “bir”den fazla uzman da işin bu kadar basit olmadığının farkına, daha
da geç olmadan varır.
Sevgiler