Havacılık Kalitesi

 

Airport Haber

Türk Sivil Havacılığının gözü bu denetimde.

İç denetim yapılmadığı gerekçesi ile Türk Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün EASA bakım yetkisinin geri alınması gündeme gelmişti.”

22 Kasım 2011 16:15:06

 

Konumuzu bu haber ile belirledikten sonra Türkiye’de Kalite ile Havacılık Kalitesi arasındaki farkın hala yeterince bilinmediği ya da öğretilmediği gerçeğini inceleyelim.

 

28-12-2008 tarihli JAA ve SHGM yazımda konuya değinmiş ve JAA de tanımlanmış ve tarif edilmiş bir denetim çarkından ne kadar uzak olduğumuzu anlatmıştım.

10-11-2009 tarihli EASA’nın JAA’den Farklılıkları yazımda da nelere nasıl hazırlanırız konusunu işlemiş ve yapılanma gereğinden bahsetmiştim.

 

Bu ve buna benzer yazılarımın amacı, kuralları koyan devletler ile işbirliği yaparken en azından bilimsel gelişime ayak uydurmada geri kalmış olsak bile gayret ettiğimizi hissettirmek olmalı anlamını taşımaktaydı.

 

Böyle bir gayret ise tek ama tek bir konuda yapılacak çalışma ile belgelenebilir.

Havacılık Kalitesi ile.

Havacılık kalitesi, 1910’lardan beri vardır.

Paris Konferansı katılımcıları arasında Türkiye de vardır.

İlk 3 Ek (Annex) bu konferansta kabul edilmiş ve “yaptığını yaz / yazdığını yap” ilkesi ile Havacılık Kalitesi devreye girmiştir.

Havacılık Kalitesi ile Kalite arasındaki en büyük fark, eğitimli insan farkıdır.

ISO standartlarındaki Kalite ticari amaçlıdır.

Havacılık Kalitesi ise ticari amacın da ötesinde insana yönelik güvenliği esas alır.

Ticari Kalite, ürettiğiniz ürün için üreticinin seçtiği içeriğin, üretimdeki mevcudiyetini garanti eder. Bu içeriği siz belirlersiniz.

Havacılık Kalitesi ise hedeflenen ürünün güvenliğe olan mesafesini belirler. Bu mesafenin kıstasları ise uluslararası düzenlemeler ile belirlenir.

Ticari Kalite’de denetim sonuçları kar bazında değerlendirilir.

Havacılık Kalitesinde ise, bulguların güvenliğe olan uzaklıklarının giderilme zorunluluğu vardır. Burada tercih hakkı bulunmaz.

İşte bu nedenle 6102 No’lu Türk Ticaret Kanunu, Madde 342 gereği ayrıca bir de Müdür atanması şartını koyarken, SHGM, SHY-6a Madde 19 – (1) gereği Sorumlu Müdür atanma şartını getirmiştir.

Bir A.Ş. genel müdürüne yönetim kurulu istediği miktarda para harcama yetkisi verebilir ve isterse de bu yetkiyi geri alabilir.

Bir ticari havayolu genel müdürü ise Sorumlu Müdür olarak atanırsa, yönetim kurulunun işletim ile ilgili parasal harcamaya sınır koyma şansı yoktur, aksine her gideri karşılama zorunluluğu vardır.

Elle tutulur en çarpıcı örnek budur.

 

Gelelim “Havacılık ve Kalite” kavramına.

Ne yazık ki üniversitelerimiz Kalite kavramını okutulan ders ile sınırlı ticari kalite olarak işlemekte, henüz Kalite Fakültesi kavramı oluşmadığı için de özel eğitim verilememektedir.

Bunu şöyle açıklamak mümkündür.

“Kaliteci” aranıyorsa, İlaç fabrikasında çalışmak için Kimya Mühendisi, motor fabrikasında çalışmak için Makina Mühendisi, süt üretimi yapan fabrika için Gıda Mühendisi, yani Kalite Fakültesi mezunu birileri olmadığı için o dalda en kıymetli mühendisleri bu işde harcamaya devam etmek zorundayız.

Kalite eğitimi almış birisi için aslında hiçbir disiplin fark etmez. Lastik fabrikasında, hastanede, havayolunda, ilaç fabrikasında, kalite gereken her iş ve iş kolunda Kalite Denetçisi olarak çalışabilir. Çünkü onların bilmeleri gereken Kalite ve kalite sistemleridir.

2001 senesinde şirketimizi denetlemeye gelen bir İspanyol Havayolu denetçilerini bizimkiler görünce pek şaşırmıştı. Gelen iki genç bayan, Kalite Fakültesi mezunu havayolu deneticileri idiler.

Böyle bir eğitimin eksikliğini, havacılığımızda görmekte ama çarelerini aramayı düşünmemekteyiz. Taa ki benzer bir sorunla karşılaşana kadar.

 

Buna benzer ilk sorunu 1994 yılında yaşamıştık. “JAA ve SHGM” yazımda bundan biraz bahsetmiştim. Ne yazık ki o süreci iyi değerlendiremedik.

Şimdi benzer bir süreçten geçmekteyiz. Bu nedenle kalitenin yönetimi hakkında biraz bilgi vermek yararlı olacaktır.

 

Kalite Eğitimi almış her bir denetçinin, içinde bulundukları iş koluna göre değişik görevleri vardır.

Sorumluluklarından bahsedemezsiniz. Ne yazılı (ISO'da) ne de geleneksel anlamda kalite bölümünün şimdiye kadar hiçbir sorumluluğu olmamıştır.

(SHY 121-23 Mad.5.(b) de Kalite Yöneticisi’nden “Yetkili” diye bahsedilir!)

Nedeni çok basit, çünkü Kalite Bölümü’nün yürüteceği Kalite Yönetim Sisteminde yazılı sorumluluklar vardır ve Kalite Bölümü, bu sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğini belgelemekle görevlendirilmiştir.

Böyle bir belgeleme için kullanılacak olan Kalite El Kitabı, işin asıl sorumlusu tarafından yazılır, düzenlenir, değiştirilir ve/veya iptal edilir.

İşin asıl sorumlusu, bazı sorumluluklarını altındaki başka birimlere dağıtmış ise, o sorumlulukları alan birimler de kalite el kitabı ışığında kendi belgelerini hazırlar.

Böylece, piramit, aşağıya doğru tamamlanmış olur.

Eğer bir birim, kendi içerisindeki sorunu giderebilmek için bazı bulgulara ihtiyaç duyuyor ise, eldeki mevcut el kitabı, belge ve yürürlükteki talimatlar doğrultusunda nasıl bir sistem ile sonuç alabileceği konusunda Kalite bölümünden yardım isteyebilir. Birkaç sistem içerisinden seçilecek bir sistem doğrultusunda araştırılacak aksaklık ile ilgili soruların oluşturulmasında Kalite Bölümü ancak “hedef” doğrultusunda yol gösterebilir. Teknik, kuramsal ve hukuksal tüm bilgi ve sorumluluk zaten o bölüm başkanında olduğundan aksi de düşünülemez.

İster El Kitabı, ister yasa, ister talimat ve yönetmelik kaynaklı olsun, ortada bir talep olmadıkça (denetim sonucu rapor gereği düzeltme-düzenleme ve/veya takip gereği yapılacak olanlar hariç), denetim yapılamayacaktır. Nedeni ise o birimin hangi alanı-noktası vs. hakkında nasıl bir denetim gerekeceği bilgisine Kalite Bölümü’nün sahip olmayacağıdır.

Bölümlerin, birimlerin denetim talepleri olmadıkça denetim yapılamayacaktır. Hedefe yönelik kontrol listelerini ilgili bölüm müdürü denetiminde ancak o bölümde çalışanlar hazırlayabilir. Burada geldiğimiz nokta, üst yönetimden piramidin en altına kadar Kalite kavramı ve yönetim biçiminin kabul edilmiş ve özümsenmiş olması gereğidir.

Kalite eğitimi ve bilgi eksikliği nedeniyle böyle bir kabul ve özümseme olmayınca, iç denetim de olmayacaktır.

 

2000 senesinde JAA SHGM’yi denetlemeye geldiğinde, örnek bir havayolu görmek istemiş, SHGM’de bize getirmişti JAA yetkililerini. O zamanki JAA başkanı ile eskiden tanışıyor olmamız nedeniyle şirketi gezerken kayıt dışı bana şunu sormuştu;

“SHGM hiç Kalite bölümünüzü denetlemeye geldi mi?”

 

Oturmuş bir kalite sistemi olan ülkelerde SHGM, şirketlerin iç denetimlerine bakarak, nerede aksaklık olabileceğini süzer ve gelişmeleri ona göre takip eder.

SHGM’nin asıl görevi, şirketlerin bu iç denetimlerini kontrol etmek olup zamanını, şirketlerin iç denetimlerini kendisi yaparak harcamak değildir.

Böyle bir sistem olmaz ve altından kalkılamaz. Zaten kalkamadığını da görmekteyiz.

 

Eğitimin her safhasında kalite yer almalı ve asırlar önce söylenmiş olan şu söz asla unutulmamalıdır.

Quis custodiet ipsos custodes. Denetçileri kim denetleyecek!

Havacılıkta daha da önem kazanan “denetçi” kavramı, işin sahibi ile birleştirilemez ise, altından kalkılamayacak bir durum ortaya çıkar.

Siz sayfalarca lisans almak için gerekli aday niteliklerini, eğitimi için gerekenleri, eğitim konularını, deneyim konuları ve senelerini bir bir sıraladıktan sonra, bu şartların hiçbirini taşımayan bir devlet memuru ile denetim yapmaya çalışırsanız, ortada ne “denetçi” ne de “iç denetim” kavramı olamayacak ve oluşmayacak, karşılığında da kendinizi çıkmaz bir sokakta bulacaksınız.

 

“Denetçileri kim denetleyecek?” sorusunun cevabı kendi içerisinde yatmaktadır.

İnsan!

Bizler insanımızı nasıl yetiştirirsek o doğrultuda verim alırız.

İyi bir meslek sahibi, kendi kendini denetleyen, denetleyebilendir.

Havacılıkta meslek kavramı olmayınca “gibi” davranmak ortaya çıkmaktadır.

Atasözümüz “kol kırılır yen içinde kalır” ile birleşen sorunlar “halı altına” süpürülerek “çözülmüş gibi” davranmaya devan edilmektedir.

Bu durumda SHGM kendisini dahi denetlese ne bulacak?

Kendisi de aynı atasözleri ile yetişmiş insanlardan oluşmaktadır.

 

Çağı yakalamak için iyi ve doğru eğitilmiş “meslek” sahiplerine önce güvenecek sonra inanacaksın. İnandığını ve güvendiğini her fırsatta ifade edip arkasında duracak ve cesaretlendireceksin.

İşi sen yapmaya kalkışmayacak, bilenlere yaptıracaksın.

Bir sorun oluştuğunda hesap sorabileceğin böyle bir ortamı yönetmek daha kolaydır.

Böylece sorunların büyümesini engelleyecek, hem de “kök nedenlerin” ortaya çıkması ile kalıcı çözüm üretilmesine fırsat vermiş olacaksın.

 

Tüm bu tespit ve uyumsuzlukları gidermek için okumamız gereken sadece iki belge var.

ICAO Doc.8335 ve Doc.9859 belgelerini okuyanlar, tüm bu bilgiler ve tavsiyelerin buralardan alındığını hemen anlamışlardır.

Hani hep deriz, “Havacılıkta yazılmamış bir şey yok!” diye.

Okuyalım o zaman ve bu ikinci krizi de birlikte atlatmaya çalışalım.

 

Sevgiler

www.servetbasol.com