Kırık Cam Teorisi
Bu köşede ilk yazmaya başladığımdan beri;
41. haftada Yetisiz Yolular için gereği yapılmayan,
yerine getirilmeyen ve üzerinde düşülmeyen sorunları sıralamış ve teşhisi
sizlerle paylaşmıştım.
42. hafta uçaklardaki Türk Bayrağı konusuna
değinmiş ve durumu ortaya koymuştum.
43. hafta ise Hava Hukuku üzerinde durmuş ve konuyu
SHGM denetimleri kapsamında sınırlı tuttuğumuzu belirtmiş ve başka bir yaraya
parmak basarak eksiğimizi ortaya koymuştuk.
44. haftada ise İnsana Yatırım zorunluluğundan
bahsetmiştik.
45. hafta konum ise Havacılık Kalitesi ile
ilgili idi.
46. hafta ise en çok karşılaşmaktan korktuğumuz
konu olan Uçuşta Yolcu-Ekip arasındaki hukuksal düzenlemenin eksikliği idi.
47. hafta bizler hala düzgün bir yasa ile bazı
sorunları çözemez iken, üyesi olduğumuz uluslar arası kuruluşların, Kaza Araştırma ve Önleme Kurulu kanununu
uygulamasını daha da ileri götüren düzenlemeleri gerçekleştirdiklerini
görüyoruz.
48. hafta, havacılık ile ilgili Hukuki Düzenlemelerin
yapılış şekli ve yönteminin yapıcı olmaktan uzak olduğunu örneklerle anlatmaya
çalıştık.
49. hafta ise zorunlu kalite yerine Havacılık Kalitesi
üzerine yoğunlaşma gereğinden bahsetmiştik.
50. hafta Güvenlik Yönetim Sistemi’nden
bahsedince yine günümüze miras kalan Emniyet ile Güvenlik kavramını kargaşası
yaşandı.
51. hafta geçmiş haftaların devamı olabilecek Kanunların
Uyumu konusunu dile getirdik.
52. hafta yazım ise, 2010 senesi değerlendirmesi
ve özlemleri içermekte idi.
Bu senenin ilk yazısı olarak örnek bir olayı
gündeme getirmek istiyorum.
New York Belediye Başkanı Guiliani'nin
"Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?" sorusuna cevabı:
"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık
olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes
bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir
ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri,
bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü
oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp
torbasını kaldırttım."
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce
tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen
tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite
olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar
geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük
suçların peşine düşmüş.
Metroya bilet almadan binenleri, apartman
girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta
içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
Polis bu kararlılığıyla "Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge
olmasına izin vermeyeceğiz." demiş.
'Kırık Cam Teorisi' ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da
yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek
olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına
sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları
aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx'taki otomobil üç gün içinde
baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi 'sağ kalan'
otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe
indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dâhil oldu.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz
hale gelmişti. "Demek ki" diyordu Zimbardo,
"ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin
vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.
Toplum için ne kadar çok ve yararlı hizmet
üretirseniz, o kadar büyüksünüz.
Koyduğunuz kurala en çok siz uymalısınız ki,
diğerleri saygı göstersin.
Statükoyu muhafaza, yerinde saymak anlamına
gelmez.
Çevreniz son sürat ileriye doğru gidiyorsa,
sizin duruyor olmanız, geriye gidiş anlamına gelebilir.
Yönetmek, gerçekleri yok saymak, sorunları sümen altına atmak ya da kişiselleştirmekle gerçekleşmez,
aksine toplumsallaştıkça saygın ve güçlü olur.
Geçen zaman ise, kartopu gibi yanlışın yanlış
üzerine sarılması ile büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır.
Şimdi de tekrar düşünün geçmişteki olayları,
yaşadıklarınızı ve duyduklarınızı.
Uçak işgalleri, Hostes tokatlama, Pilot
tacizleri, vs. vs.
Yürürlükteki kanunları bilmemek, bildiğin
kanunlara uymamak ya da ciddiye almamak sizleri ve bizleri nereye götürecek?
Sevgiler
110102