MESLEK ve
İŞİN PÜF NOKTASI
Hepimiz biliyoruz ki
"akademik eğitim" ve bir de "usta-çırak" eğitimi var.
Yine hepimiz biliyoruz
ki "usta-çırak" eğitimini almayan "akademik eğitimli"
kişiler işlerinde tutunamaz.
Okul bitireni o gün
müdür yapmazlar.
Usta çırağı için
"oldu" demediği zaman usta olunmaz.
Bu her iş kolunda
öyledir.
Bu her ülkede öyledir.
Amerika Birleşik
Devletlerinde bir ara YUPPIES (young urban professional) modası vardı (1980-1990).
Çok iyi eğitim görmüş,
hırslı ve saldırgan bu genç profesyoneller ne yazık ki şirketlerin daha da
hızlı itibar, güç ve para kaybına sebep olunca bir daha anlaşıldı ki usta-çırak
ilişkisi asırlardır olduğu gibi devam edecek.
O zaman asıl hedefin
çok iyi yetişmiş çırak ve bunların çok iyi yetişmiş ustalar yanında
olgunlaşmasının asırlardır yürütülen geleneğin bir parçası olduğu tekrar gözler
önüne serildi.
O zaman
"meslek" kavramının önemi anlaşıldı.
Meslek
kavramında iki temel kaynak mevcut.
Okullu
ve alaylı.
Banker Kastelli, devlet ricası ve pazarlığı sonucu kurduğu sistemi
ancak kendisi batırabilirdi ve rahmetli Özal, Kastelli
ile anlaşarak kurduğu sistemi batırmasını sağladı.
Kastelli, hiç bir mali eğitim görmemiş (aslında ilk ve ortaokulu
Sürmene’de bitirip İstanbul'a göçmüştür) ama mevcut piyasa düzenini iyi
incelemiş ve sistemi dönemin en iyi bürokratlarına kurdurmuş bir bankerdi. Uzun
bir yargılama sonrası aklanmıştır.
Kemal Derviş ise son
yılların yetiştirdiği en güçlü isimlerdendir. Okulludur (London
School of Economics,
Princeton Üniversitesi) ve çıraklığını Dünya Bankası'nda tamamlamış, ustalığında
Dünya Bankası Orta Avrupa Dairesi Başkanlığını yürütmüştür.
3 Mart 2001'de
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirildi. Türkiye'nin ekonomik olarak
düze çıkması ile ilgili çalışmaları yakın tarihtir ve bilinmektedir.
Peki, Havacılık Sanayii nasıl işler?
Havacılıkta
"meslek" kavramı yoktur.
Kavram olmayınca
"meslektaş" da olmayacaktır.
Meslektaşlar arasında
mesleğe katkı yapan da olamayacağı için "uzman" da olmayacaktır.
Peki, iş nasıl
yürümektedir?
Usta-çırak ilişkisi
ile.
Belki bazılarınız bunu
ciddiye almayacaksınız.
Havacılıkta yazılmamış
hiç bir şey yok diyenler, neden usta-çırak ilişkisine başvursunlar?
Sebebi basit.
Usta iki kaynağa
öğretmesi gerekenleri öğretir.
Okullu olana işin
kuramsal yönünü, sonra uygulamasını sonra da "mesleki tavrı" öğretir.
Alaylıya işi, iş
hukukunu, sonra kuramsal yönünü, sonra uygulamasını sonra da
"mesleki" tavrı öğretir.
Bu nedenle ister
okullu, ister alaylı olsun, ustadan mutlaka “uygulama” ve "mesleki"
tavır öğrenilecektir.
YUPPIES bunlardan
yoksul olduğu için, Türkiye'de de Özal'ın Prensleri diye anılan o genç kuşak,
ustalar yanında yetişmeden yetki sahibi oldukları için aynı sonucu paylaştılar.
Başarısızlık.
Son dönemlerde
havacılığa ya da bir havayoluna nazar falan değmedi.
Ticari olması gereken
kurumlar Devlet tarafından idare edildiklerinden aynı sorunlar ile
karşılaştılar.
Eğer illa da siyasi
taraftara imkân sağlamak istiyorsanız, bunu içeriden yaparsınız.
Yıllarca her seçim
döneminde THY’nin başkan ve müdürleri değişmiş ama bu değişimler içeriden
yapılmıştı.
Şimdilerde görüyor ve
duyuyoruz ki "dışarıdan" müdürler atanıyor.
04.08.2006 tarihinde
“Kent Orkestrası Müdürlüğü”ne asaleten atanan bir müdürün özgeçmişi Karadeniz
fıkralarında görülür iken gerçek olmuştur.
THY de bundan nasibini
çokça almıştır.
Mesleki eğitim
özgeçmişini okuyan herkesi kıskandıracak mükemmellikte olan bazıları için de
aynı YUPPIE tanımlaması yapılabilir.
Bu, zincirin
kırılmasıdır.
Artık usta-çırak
yerine usta ve çırak vardır ve "meslek" ortada yoktur.
Hukuksal açıdan zaten
yoktur ama "iş" anlamında, “mesleki” anlamda da artık yoktur.
“Geçmişlerini
bilmeyenler geleceklerini kuramazlar.”
Bu söz geçmiş ile
geleceğin zincirlerle birbirine olan sıkı bağını anlatmaktadır.
Bu bağları
koparırsanız işkolu, işin yöntemi, meslek kavramı, meslektaş kavramı, uzman
kavramı, gelenek ve tecrübe yok olur ve siz de giderek yok olursunuz.
Hıncal Uluç uçuşu
sırasında şahit olduğu bazı küçük sayılabilecek aksaklıklardan bahsediyor.
Bu ayrıntılardaki
veriler, bir uçağın "uçabilirliğini" etkilemez ama güveni etkiler.
Kastelli “Güven tecrübe edilmez, tecrübeden doğar” diyordu.
Tecrübe = Ustalık
Çok bilinen bir fıkra
gibi özdeyiş ile sonlamak istiyorum.
Çömlekçilik yapan atölyede
usta-çırak ilişkisi, asırlardan beri süregeldiği şekilde devam etmektedir.
Uzun seneler geçtiği halde
usta, hala çırağına "sen oldun" dememiştir.
Çırak kararını verir.
Her şeyi kendisi
yapıyor, bir tek fırından çıkan üretimi usta topluyordu.
Zaten iş bitmiş, ürün
pişmiş, geriye alıp kurutmak kalmıştı. O da ustalık isteyen bir iş değildi.
Ustasına ayrılıp kendi
fırınını açma fikrini söyledi.
Usta, "Sen
bilirsin" dedi. "Daha olmadın ama..."
Çırak elini öpüp
ayrıldı yanından ve kendi fırınını kurdu.
Senelerce yaptığı her
şeyi aynen yaptı ama fırından alırken çömleklerin hepsi kırılmakta idi.
Defalarca denedi,
denedi, yine olmadı.
Yapacak tek şey vardı,
o da onu yaptı.
Ustasına gidip
"neden?" diye sordu.
"Biliyorsun, ben
alırken de kırılanlar oluyor. Bu yüzdeler iyice azalınca sen o zaman -olacak-
tın. Ama erken ayrıldın.
Yine de sana
öğreteyim.
Fırından daha
çıkarırken çömleğe "püf" diye kuvvetlice üfüreceksin.
Üfürmezsen dışarıdaki
büyük ısı farkından çömlekler çatlar.
İşin püf noktası
budur."
Sevgiler
091010