Başarı “versus” Ceza
Ayak izine göre ayakkabıların sağ ve sol ayak için ayrı ayrı üretilmeleri ilk defa 1818 yılına rastlar. Yine de yaygınlaşmasının 1850 lerde Amerika Birleşik Devletleri iç savaşı nedeniyle olduğunu biliyoruz. O tarihte ordunun bu ayakkabıları sipariş ettiğini, askerlerin sağ ve sol ayak için üretilmiş ayakkabı ile savaştıklarını biliyoruz. Amerika Birleşik Devletleri 1851 senesinde sağ ve sol için ayrı ayakkabı uygulamasını resmileştirir.
Asıl önemli olan, 1830’lara kadar, nerede ise on bin senedir, kimsenin böyle bir ayakkabıya ihtiyaç duymaması. Asırlar boyunca kullanılan ayakkabılar, hem sağ hem de sol ayak ile giyilebiliyordu. Birinin eskimesi, öbürünün de atılmasını gerektirmiyordu. Avrupa’nın en zengin ve gösterişli dönemlerinde bile böyle bir ayakkabı düzenine ihtiyaç duyulmamıştı.
Askerler savaşa geleneksel ayakkabı düzeni ile gidiyor, tekini yolda düşürse ya da savaşta kaybetse, bulduğu bir başka tek ile ihtiyacını giderebiliyordu. Sağ ya da sol tek kavramı yoktu, çünkü gerekli değildi. Bu tür hem kullanışlı, hem de pratik yarar sağlıyordu.
Bir ayağın izdüşümünü çizip kalıbı ters çevirerek öbür ayağa uygulamak, karşımıza “zenginlik belirtisi” olarak çıkar. İngiliz yazar George Orwell 1945 senesinde yazacağı “Hayvan Çiftliği – Domuzlar Diktatoryası” kitabında ki söz ile ölümsüzleşir; “Bütün hayvanlar eşittir FAKAT bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir”.
İlk defa 12. yüzyılda görülen çift-tekerin (bisiklet) 1818'de gidonlu (Karl Drais) ve 1839'da da (Mac Millan) pedallı üretimi, bu günkü çift tekerlerin modern! taslağını oluşturmuştu.
1840’da ise ilk Türkçe! gazete Ceride-i Havadis yayımlanmaya başlandı.
Aslında yapılan, “yeni dünya düzeni” uygulamasının gerçekleşmesinden başka bir şey değildi. Avrupa, birçok yenilik ve buluşa imza atarken, Amerika Birleşik Devletleri, ekonomik olarak çıkar elde etmenin yollarını aramakta idi. 1846’da kurulan Smithsonian Institution, devrin en büyük ve resmi sanayi casusluğu kurumu idi.
1871’de basınç ve sürat üzerine yapılan ilk rüzgâr tüneli, Wenham ve John Browning tarafından yapılmıştır. Aspect Ratio teorisi bulucusu, ayrıca kaldırma gücünün artması için, kanat genişliğinin fazla olmaması gerektiğini de deneyleri ile vurgulamıştır. “Smithsonian Institution”, bu çalışmaları 1895’de Wilbur Wright ve kardeşine, destek olmak için vermiştir.
1891’de Otto Lilienthal,
kendi ağırlığının
yer değişmesi ile yönlenen ilk planörü yapmıştır. Lilienthal’in değişik kanat
yüzeyleri için hazırladığı Lift &
Drag tablosu (Kaldırma ve
Sürtünme), Smithsonian Enstitüsü tarafından desteklenen Wright kardeşlerin
yaptıkları çalışmalarının önemli bir bölümünü oluşturmuştur.
1895’de
havacılıkdaki gelişmelerden ülke olarak geri kalmamak için, günümüzdeki adıyla
Pittsburg Üniversitesi, o zamanki adıyla ”Smithsonian Enstitüsü”, Lilienthal’in
Lift & Drag tablosu ile birlikte Wenham ve John Browning’in 1871’deki
rüzgar tüneli çalışmasını Wright kardeşlere verdi.
1896-05-06’da
Samuel P.Langley, buhar gücü ile çalışan Aerodrome No.V ‘in
1900’lere gelindiğinde Wright Kardeşler, Alman Otto Lilienthal, Octave Chanute ve Samuel P. Langley’i örnek alarak planör uçurmaya başladılar. Octave Chanute, Avrupada yazıştığı lider havacılardan Louis Mouillard, Gabriel Voisin, John J. Montgomery, Louis Blériot, Alberto Santos Dumont ve Percy Pilcher ile yazışarak elde ettiği tüm bilgileri Wright Kardeşlere iletiyordu. Smithsonian Enstitüsü de dünya çapındaki diger gelişmelerden Wright Kardeşleri bilgilendirmeye devam ediyordu.
1908-06-04’de Kanadalı Glenn H. Curtiss, Alexander Bell’in çağrısı üzerine
Aerial Experiment Association için bir uçak üretir. June Bug adını verdiği bu uçak, dışarıdan
yardım almadan kalkıyordu. Amerika kıtası’nın ilk resmi “Havadan Ağır Uçağı ve Uçuşudur”.
Amerika Birleşik Devletleri ordusu, hep onunla çalışmayı tercih etti çünkü
Wright Kardeşler hala serbest uçmayı öğrenememişlerdi. ABD’nin havacılıktaki
öncüsü olma arzusunu, Avrupa’daki yarışmalarda da sergileyen Curtis, 29 Mayıs’ta Hudson nehri üzerinden New York’a
uçmuş, Fransızların hediye ettiği Hürriyet heykelini turlamış ve Joseph
Pulitzer’in 10.000$ lık
Biz ise havacılığın beşiği Avrupa ile ortaklaşa çalışarak
kendi Havacılık sanayimizi kurmaya başlamıştık. Fransa’da eğitimler, Almanlar
ile Türkiye’de fabrikalar vs.. 28.05.1928’de
TOMTAŞ’ın lağv edildi. 1932
yılına kadar burada 15 adet Junkers A-20 imal edildi. Bunlar tamamen metal yapım olup Türk Hava
Kuvvetleri’nin ilk telsizli uçaklarıydı.
1939’da fabrikanın
uçak üretim, bakım ve revizyon hakkı, Türk Hava
Kuvvetleri’ne verildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Amerikan yardımı
sebebiyle uçak üretimi durduğundan yeni projeler devreye konulmadı, tesisler
uçak bakım ve onarımı amacıyla 1950’de Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi
oldu.
2005-04-28’de Türk Uçak Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) ve TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş., TAI çatısı altında birleşmesi ile TAI oluştu. TAI' nin mevcut deneyimi F-16 Savaşan Şahinler, CN-235 hafif nakliye/deniz karakol/gözetleme uçakları, SF-260D eğitim uçakları, Cougar AS-532 arama kurtarma (SAR), silahlı arama kurtarma (CSAR) ve genel maksat helikopterlerinin ortak üretiminin yanı sıra, kendi tasarımı olan insansız hava aracı, hedef uçağı ve zirai ilaçlama uçağı gibi ürün geliştirme programlarını kapsar.
(“F-16 NATO ya Uçak Seçimi” yazımı okumanızı öneririm.)
Tüm bu tarihi dönüm noktalarından geçerken bilinçaltı, insana hep aynı soruyu sordurtuyor;
Neden bizde hiçbir başarı cezasız kalmıyor?
Tarihinizi araştırmaya ve Türkçe sözce kullanmaya başladığınızda gerçeği göreceğinize inanıyorum.
Asırlar boyu ihtiyaç duyulmayan her bir ayağa ayrı bir ayakkabı üretmek, ama başkasının yapmadığını yapmaya kalkmak, ya da yaptığından daha iyisini onlara satmamak ya da onlar adına üretmemek, sizi toplu mühendis intiharlarına götürebilir!
Devrim arabaları örneği, herkesin bildiği en basit ama güzel örnektir ve usta ile çırak arasındaki bu ikili konuşma en güzel ifade biçimidir.
http://www.vidivodo.com/video/hic-bir-basari-cezasiz-kalmaz/307423
B tipi Taksi, New York için seçilemedi çünkü ABD malı üretim değildi.
Olsun İBB seçti ve İstanbul için üretilecek inşallah.
Şu sıralar Yerli Uçak gündemimizde.
Geçmişini bilmeyenler, geleceklerini kuramazlar.
Sevgiler.