Ayasofya hangi nedenlerle müze
yapılmıştı?
Ayasofya önemini tarihten alır. İmparator ve
İmparatorlukların hırsları ve bir türlü doymayan gözlerinin dini simgesidir.
Roma'da aslanlara atılan Museviler Hz.Isa'ya inananlardı.
Şimdi ise Roma, Hz.Isa'yı temsil ve taraftarlarını
idare eden bir güç.
Roma ikiye bölündüğünde Ortodoks'lar Doğu Roma'nın
Başkenti olarak Konstantinopol'ü ilan etmişlerdi.
Elbette bu başkentin en etkili ve görkemli yapısı Aya
Sofya (Büyük Bilge) Roma'nın da kutsalı arasında yer almakta idi.
Devletler, İmparatorluklar, kurucuları dışında hiç
kimse ile özdeşmez. Kişiler gelir, iz bırakır ya da bırakmaz ama göçer giderler.
Hristiyan aleminde Ortodoks Mezhebi (Yapılardaki
"temel direk" anlamındadır) çok önemli bir yer tutmaktadır dinler
tarihinde.
ABD ise Osmanlı'yı örnek alıp kurulan ama yani
şartlara uyan, güçlendikçe kendi şartlarını dayatan çok ırklı karmaşık bir devlettir.
Kurucuları dahil kuzeye göçenlerin çoğu ortadoğu
kökenlidirler. Buna yakın zaman başkanlarından Kenedy de dahil.
Osmanlı-ABD ilişkileri tarihini incelediğinizde sizi
şaşırtacak bir çok gerçekle yüzleşeceksiniz.
İzmir işgal edildiğinde balkona asılan bayraklardan
birisi de ABD bayrağıdır ama görmezden gelinir.
ABD kuruluşundan 1800'lerin ortasına kadar sancılı bir
geçmiş yaşamış, çareyi Osmanlı ve Anadolu medeniyetlerini ithal ile düze
çıkabilmiştir.
Bunu anlamak için Neden Harf
Devrimi yazımı okumanızı öneririm.
Ayasofya hakkında konuşanlar, aslında Ayasofya'nın ne
maksatla müzeye çevrildiğini bilmiyor.
İstanbul'un bir an evvel işgalden kurtarılması ve
barışa kavuşarak ülkenin imarına başlanabilmesi amacıyla, 23 Temmuz 1923 günü
Lozan'da" ileride düzeltiriz" düşüncesi ile iki önemli konuda taviz
verdik ve anlaşmayı ertesi gün 24 Temmuz'da imzaladık.
1- Osmanlı'nın
borçlarını ödemeyi kabul ettik
2- İngiltere, Fransa,
İtalya ve Japonya'nın Boğazlara yönelik tehditlere karşı garantör olacağı bir
"Boğazlar Komisyonu" kurulmasını, Boğazlara Türk askeri
yerleştirilmemesini kabul ettik.
Önce Osmanlı borçlarının ödenmesini ele aldık. 1930'a
kadar borçların bugünkü değerle 42 milyar dolarlık kısmını ödedik. Aralık
1932'de borçların geri kalanında indirim yapılmasını, aksi halde ödeme
yapmayacağımızı bildirdik.
Nisan 1933'de görüşmeler sonunda borçlarda %90,8
oranında indirim yapılmasını ve %7,5 faizle 20 yılda ödeme yapılmasını kabul
ettirdik.
(Geri kalan borç bugünkü değerle 225 milyar dolardı ve
bunu 1944'e kadar vadesinden 10 yıl önce ödedik.)
Nisan 1933'deki borç indirimi anlaşmasından sonra sıra
Boğazlara geldi. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına nöbetçi asker bile
koyamıyorduk. Mayıs 1933'de Londra'da yapılan Silahsızlanma Toplantısı'na
katılarak Lozan Anlaşması'nın Boğazlar Komisyonu maddesinin iptal edilmesini
talep ettik. Bu talebimiz kabul edilmedi.
Bunun üzerine önce Sovyet Rusya ile görüşerek,
Mussolini ve Hitler'in Boğazların güvenliğini tehdit ettiğini, Sovyet Rusya'nın
güvenliği için Türk askerinin Boğazlara yerleştirilmesinin gerekli olduğunu
söyledik.
Ayrıca, Ortodoks Rusya'yı yanımıza çekmek amacıyla 24
Kasım 1934'te Bakanlar Kurulu Kararı ile (1453'den önce Ortodoks mabedi olan)
Ayasofya'yı müze yaparak karşı atağa geçtik.
Lozan Anlaşması'nda yapılacak değişikliği tüm imzacı
ülkelerin kabul etmesi gerekiyordu. Ayasofya kararı, imzacı devletlerden
Yunanistan üzerinde de etkili oldu. Çünkü Yunanistan da Ortodoks’tur.
Milletler Cemiyeti'nin Nisan ve Eylül 1935'de yapılan
toplantılarında Lozan Anlaşması'nın Boğazlar maddesinin iptalini istedik,
değişen dünya koşullarında (Mussolini ve Hitler'i kastederek) Türkiye'nin
güvenliği konusunda endişe duyduğumuzu belirttik.
Ayasofya tavizi ve baskı diplomasimizin etkisiyle
Sovyet Rusya ve Yunanistan delegeleri "Türkiye'nin talebinin makul
olduğunu" belirterek bizi desteklediler.
Bunun üzerine İtalya dışındaki diğer ülkeler de
talebimizin makul olduğunu kabul edince 11 Nisan 1936'da Montrö'deki (Montreux)
Milletler Cemiyeti toplantısında Boğazlar konusunda yeni bir anlaşmaya hazır
olduğumuzu belirten bir nota verdik.
20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi
imzalandı, TBMM'de onaylandı ve Resmi Gazete'de yayınlanması bile beklenmeden
30,000 Türk askeri o gece yarısı İstanbul ve Çanakkale Boğazları'na konuşlandı.
Anlaşma 5 Ağustos 1936 günü Resmi Gazete'de yayınlandı.
Görüldüğü gibi, Ayasofya bir amaç uğruna Atatürk
tarafından müze yapılmıştı.
Amaç hasıl olunca Atatürk Ayasofya'nın müze değil,
cami olarak tescil edilmesi emrini verdi. Çünkü Montrö imzalanmış, artık
Ayasofya'nın müze olmasına gerek kalmamıştır.
Montrö'den 5 ay sonra, 19 Kasım 1936 günü düzenlenen
Ayasofya'nın tapusu şöyle:
Vasfı: Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseyi
müştemil
AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ
Sahibi: Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı
www.servetbasol.com/nedenMuze.htm
200807