İÇ İÇE ÜÇ HİKÂYE
Bugün size, iç içe geçmiş üç hikâye
anlatacağım.
İlk hikâyemiz, Kafkaslarda başlıyor.
Rasul
Gamzatov (Resul Hamzatov)
adlı bir şair doğar Dağıstan’da.
Ne zaman mı? Kendi kaleminden:
‘’Başımda saçlar iki renk, hem ak var, hem kara ama doğrusu şu anda söyleyebilmem
çok güç ne zaman doğdum ben?
On bir yaşındayken -daha kemer takmaya
başlamamışım, hiç at eyerlememişim- damımıza serili öküz postunun üzerine
uzanıp ilk şiirimi yazdığımda doğdum belki ya da sonraları: okulumuzun duvar
gazetesinde ilk şiir kitapçığım çıktığında.
Ne zaman doğmuş olursam olayım, gerçek
doğumum, şiirlerimin doğumuyla sıkı sıkıya ilişkilidir’’
1923 yılının 8 Eylül’üdür takvimlere
göre doğum tarihi.
Çok güzel şiirler yazar; takdir görür.
1952’de Sovyetler Birliği Devlet
Ödülü, 1962’de Lenin Ödülü alır.
2003 yılı, Dağıstan’da 80. doğum yılı
anısına Rasul Gamzatov Yılı
ilan edilir.
Gamzatov
1965 yılında Japonya’da Hiroshima Barış Anıtı
Müzesi’ni ziyaret eder.
Orada, adına bir anıt yapılmış olan
küçük Japon kızı Sadako Sasaki’nin
hikâyesini dinler ve çok etkilenir.
Kimdir Sadako
ve nedir hikâyesi?
Amerika, Hiroshima’ya
sabah saat 08.15’te atom bombasını attığında, Sadako Sasaki henüz iki yaşında bir kız çocuğudur.
Nükleer saldırıya uğrayan ilk şehir
olarak dünya tarihindeki yerini alan kentte bu vahşet sonucu, ilk anda 70 bin
kişi ve saldırıyı izleyen hafta içerisinde ise 30 binden fazla kişi yaşamını
kaybeder.
Gelecek nice yıllar, sayısız insanın
sakat doğumunun, kanserden ölümünün acı ve utancıyla lekelenecektir.
Sadako
bombanın etkisiyle, evin camından fırlar.
Annesi onu canlı bulduğunda, sevinçten
çılgına döner.
Ama bu sevinç uzun sürmez.
Radyasyonun etkisiyle hastalanan
binlerce insandan birisi olduğunun habercisi, on yıl sonra Sadako’nun
boynunda beliren şişlikler ve bacaklarındaki mor lekeler olur.
Lösemi (kan kanseri) hastasıdır Sadako ve doktorlar en çok bir yıl yaşamasını bekler.
Hastanede yatarken en iyi arkadaşı Chizuko, ziyaretine gelir.
Origami
(Japon kâğıt katlama sanatı) turna yapıp oyalansın diye Sadako'ya,
kare şeklinde altın rengi bir kâğıt getirir ve ona eski bir inançtan söz eder.
Efsaneye göre, hasta birisi 1000 tane origami turna yaparsa, kısa sürede sağlığına kavuşur.
Turna, Japonların çok değer verdikleri bir kuştur ve yüz yıl yaşar.
Sadako’nun
tek arzusu iyileşmek ve okuluna, koşu takımına geri dönmektir.
Bu sözler ona umut verir ve kâğıtlarla
turnalar yapmaya başlar.
Beş, on, elli, yüz…
Tamamen harap olmuş bir şehirde kağıt bulmak zor olduğu için, yaptığı kuşların boyutları
iyice küçülür, küçüldükçe yapması zorlaşır.
Beş yüzüncü turnayı katladığında daha
iyidir Sadako; kısa süreliğine evine gönderilir.
Ama hastalık bir haftada geri döner.
Çok şiddetli ağrılarına rağmen
turnalar yapmayı sürdürür küçük kız.
Gözleri sonsuza dek kapandığındaysa
ondan geriye kalan, 644 tane turnadır...
İşte bu öyküdür Dağıstan’lı
şair Rasul Gamzatof’un
içine işleyen.
Ve hissettikleri, kalbinden süzülerek
şöyle dökülür satırlara:
TURNALAR
Bazen düşünürüm: kanlı savaşa
Giden askerler dönmediler geri,
Onlar dönüştü beyaz turnalara,
Görmeyecekler artık karayeri.
Uçuyor göklerde
elçilerimiz,
Sesleri duyuluyor
uzaklardan.
Sık sık hüzünle
dolar gözlerimiz,
Susarak, göğe
baktığımız zaman.
Baktım, akşamüstü sise bürünüp
Uçuyor turnalar sürü halinde.
Üçgen saflarını sıkı tutturup,
Sanki insanlardır, dolaşan yerde.
Yola çıktı
turnalarımız bizim,
Çığlıkları bizi
gökten çağırdı,
Bundandır derim,
Avar dilimizin,
Turnaların sesine
benzerliği.
Sislerin içinde, günbatımında,
Yorgun turna sürüsüne, baksana,
Küçücük bir boşluk var saflarında,
Benim yerim değil mi o, acaba?
Gün gelecek böyle
bir sürüyle ben,
Süzüleceğim mavi
sis içinde.
Kuş gibi
sesleneceğim göklerden,
Yeryüzünde
bıraktığım sizlere.
İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımını
betimleyen bu şahane şiir, Gamzatof tarafından
seçilen tercümanlarca Rusça’ya çevrilir ve Ukrayna’lı besteci Yan Frenkel
tarafından notalara dökülür.
Çok tanınan bu şarkıyı
seslendirenlerden birisi de Dmitri Hvorostovsky’dir.
Sibirya’lı
bariton Hvorostovsky, çağımızın en yetenekli
sanatçılarındandır.
Sanatsal başarısını, Sovyet döneminin
eğitim sistemine borçlu olduğunu söyler.
Sayısız ödül kazanan Hvorostovsky, People dergisi tarafından, 1991 yılında
dünyadaki en güzel elli insandan birisi olarak seçilir.
İzleyeceğiniz videoda sanatçıyı, Sadako’nun ilhamıyla Gamzatov
tarafından yazılan Turnalar’ı söylerken
izleyeceksiniz.
Videonun sonlarında, çok uzun
yıllardır birlikte çalıştığı orkestra üyelerinin ve şefinin yaşlı gözlerine
dikkat edin!
‘’Küçücük bir boşluk var saflarında,
Benim yerim değil mi o, acaba?
Gün gelecek böyle bir sürüyle ben,
Süzüleceğim mavi sis içinde.
Kuş gibi sesleneceğim göklerden,
Yeryüzünde bıraktığım sizlere.’’
Hvorotovsky,
2016 yılında verdiği konserde bu satırları seslendirirken, ölümcül beyin tümörü
tedavisi görmekte ve yaşamını kaybedeceğini bilmektedir.
Orkestra arkadaşları ve hayranları da…
Eşsiz sanatçı, 22 Kasım 2017’de
aramızdan ayrılır.
Sadako’yu,
Gamzatov’u ve Hvorostovsky’yi,
onurlu yaşamlarıyla geride bıraktıkları muhteşem izler için sevgi ve saygıyla
anıyorum.
Doç. Dr. Şafak Nakajima
200921